Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ailem Trabzon Of kazasından Adapazarı Akyazı’ya göç etmiş. Ben de Adapazarı’nda doğdum. Bir müddet Adapazarı Akyazı’da tuğla ve kereste ocağı çalıştırdık. Daha sonra İstanbul’daki tanıdık müteahhitler vasıtasıyla İstanbul’a geldik ve Mecidiyeköy’e taşındık. Babamızın yanında inşaat işinde çekirdekten yetiştik. Çivi düzeltmekten çavuşluğa kadar, amelelikten ustalığa kadar, müteahhit çocuğu gibi davranmayıp gerçekten bu işi severek bizzat icra ettik. Anarşi döneminde tahsilimi tamamlayamadım. Annem bizi anarşi yüzünden 17 yaşında askere gönderdi. Askerden geldiğim zaman babamla birlikte inşaat işlerimize devam ettik. Daha sonra işi ben devraldım. O günden bu güne değişik konut, işyeri, çarşı, plaza, villa ve siteler yaptım. Şimdi de moda olan residence ve dünya ile kalite ve konfor anlamında yarışan projeler inşa ediyoruz.
ESER NİTELİĞİNDE YAPILAR
Aşçıoğlu İnşaat olarak bugüne kadar yapmış olduğunuz önemli projelerinizden bahseder misiniz?
Türkiye’de önemli proje yok ki ben de önemli proje yapmış olayım. Bugüne kadar Türkiye’de önemli proje yapan kimse yok. Türkiye’de önemli projelerin çoğu 2000 yılından sonra oldu. Benim de 2000’li yıllardan önce yaptığım ve bugün de övüneceğim önemli bir projem yok. Çünkü yapı anlayışı 2000 yılından sonra değişti. Eser niteliğinde yapılar şimdi başladı. Dolayısıyla benim de şu anda yaptığım Selenium Residence projem var ve ben de bununla övünüyorum. Önceki yıllarda da yaptığım villa ve siteler oldu ama hiçbiri bence göğsümü kabartarak söyleyeceğim projeler değildi.
HERKES ÖNEMLİ PROJELERE İMZA ATACAK
Peki müteahhitlerin ufkunu açan etken ne oldu?
Müteahhitlerin ufkunu açan etken piyasa olmuştur. Önceki yıllarda bunu rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL yapmıştır. Turgut ÖZAL insanlara vizyon ve misyon kazandırmıştır. İnsanların ufkunu açmıştır. Böylelikle insanlar daha güzel işler yapmıştır. 2002 yılında Recep Tayyip ERDOĞAN Bey’in tek başına iktidar olmasıyla hükümet çekişmesi de olmadığı için bunun da piyasaya faydalı olduğuna inanıyorum. Şu anda piyasalar olumlu. İnşaat sektörü yıllardır bir ivme gösteremediği için deprem de bunu tetikleyince eser manasında projeler yapma zorunluluğu bu yıllarda ortaya çıktı. Bu vakitten sonra güzel ve önemli eserler inşa etmek bir özellik olmaktan çıkacak ve herkes önemli projelere imza atacak. Böylece İstanbul’un da estetiği ve güzelliği meydana çıkacaktır. Çünkü dünyanın en güzel, en medeni ve içinden deniz akan bir şehrinde yaşıyoruz. Bu güzelliği değerlendirecek projeleri depreme kadar üreten olmadı. Saymak istesek bir elin beş parmağını geçmez. Onun için şu anda yapılan projelerin hepsi bir eser niteliği taşımaktadır.
DAR GELİRLİYE EV
Toplu Konut İdaresi’nin Türkiye genelinde başlatmış olduğu her aileye bir konut projesi sizce doğru zamanda mı başladı, doğru yönde mi hareket ediyor ve gidişatı nasıldır? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Yıllarca Karadenizli müteahhitler “Laz müteahhit mantığıyla inşaat yapılıyor” diye tenkit edildi. Fakat o günkü piyasalar o binalardan daha iyisini yapabilme imkanı sunan piyasalar değildi. Kimsenin ortaya koyacağı bir vizyon yoktu. Şu anda yapılan inşaatların çoğunu Karadenizliler yapıyor ve yaptıklarıyla da övünüyorlar. TOKİ Başkanı Erdoğan BAYRAKTAR da Of’ludur. Hemşehrim olduğu için de kendisini ayrıca sever, sayarım. Türkiye’ye yaptıkları ortadadır. İmkan verildiği zaman bu sadece Karadenizliler için geçerli değildir. Türk insanı ve müteşebbisi bayrağını, ülkesini, milletini sever. Dolayısıyla siz piyasalar açısından imkan verirseniz insanlar bunu en iyi şekilde değerlendirir. Şu anda ben TOKİ’nin yapmış olduğu çalışmaların hepsini hayranlıkla izliyorum. Canla başla çalıştıklarını da biliyorum. Bir gün Ankara’da otele giderken gece saat 01:00’de TOKİ çalışanları ile toplantı yapıldığını duydum. İnsanlara imkan verdiğiniz zaman neler olacağı ortada. TOKİ’nin bu çalışma çıtası da gayet güzel bir şekilde devam ediyor. Ben İstanbul İnşaatçılar Derneği Genel Başkanı’yım. TOKİ’nin yapmış olduğu çalışmaları hakkında şu anki konumum itibariyle ters beyanat vermem gerekiyor. “Kardeşim, bu ülkede serbest piyasa ekonomisi var ve benim yapacağım işi sen yapıyorsun. Sen bana rakip oluyorsun. Bunu yapma ey TOKİ!...” demem gerekirken demiyorum. Neden demiyorum? Türkiye’nin konumu ve Türk insanının gelir düzeyi şu anda TOKİ’nin yapmış olduğu işleri yapmak zorunda olduğunu gösteriyor. Çünkü müteahhit bedava arsa üretemez. Bunu devlet kanalıyla üretmesi lazım. Bu işlevi ve fonksiyonu şu an TOKİ üstlenmiştir. Ben diyorum ki; “Dar gelirli insanlara ev alma imkanı sağlayacak olan tek yer TOKİ’dir”. Bunu da en iyi şekilde yapıyorlar ve büyük bir sadakatle çalışıyorlar. Kendilerini tebrik ediyorum. Dar gelirli insanımızı ev sahibi yapmak için nerdeyse maliyet fiyatına evler sattıklarını duyuyorum. Bu da beni keyiflendiriyor. İnşallah daha iyi işler yaparlar. Her gün daha iyiyi yapmak zaten insanoğlunun doğasında vardır.
TÜRKİYE'DE VİZYON SAHİBİ BÜROKRAT ÇOK AZ
TOKİ’nin düşük fiyata verdiği işlerden dolayı oluşan bazı sıkıntılar var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bugüne kadar devletle hiç iş yapmadım. Devletle nasıl iş yapıldığını da bilmem. Ben TOKİ’den bir tane proje aldım. Onu da kat karşılığı ve hasılat paylaşımlı olduğu için aldım. Ben devletle iş yapmayı çok seven bir müteahhit değilim ve bundan sonra yapmayı da düşünmüyorum. Devletle iş yapmanın kendi içinde bazı sıkıntıları var. Onun için devletin nasıl çalıştığını ve işi nasıl ihale ettiğini bilmiyorum. Bu konu hakkında söyleyeceğim pek bir bilgim yok. Aslında konumum itibariyle bunu bilmem gerekiyorken bilmiyorum. Çünkü ben devletin içinde olan bürokratların vizyon sahibi olduğuna inanmıyorum. İhale sistemi ve yöneten kitle olarak Türkiye’nin önünü açan bürokrat sayısı çok az. O yüzden biz şirket politikamız doğrultusunda devletle çalışmayı doğru bulmuyoruz. Bu ülkede doğru proje yaptığınız zaman taşlanırsınız. Devletin arazisine kötü yapılar yaptığınız zaman önünüz açılır. Yalova Armutlu ve İstanbul gecekondu doldu. İtiraz eden oldu mu? Fakat siz ne zaman bir doğru proje yapmaya kalkışırsanız bütün herkes ayağa kalkıyor. Neden? Çok para kazanıyormuşuz. Kazanıyorum tabii ki. Kazanıyorum da o paraları yurtdışına mı kaçırıyorum? Bu ülkenin insanına istihdam yaratıyorum, devletime vergi veriyorum. Bu yaptığımız iş vatandaşa elektrik, su, yol, okul, cami veya başka sosyal hizmetler olarak geri dönüyor. Devlet gelip kendisi mi inşaat yapacak? Ben yapacağım. Devlet de benden vergi alacak. Aldığı vergi ile daha başka yatırımlar yapacak. Devletin arazisine konarsam kimse sesini çıkarmıyor. Bu anlayışla nasıl iş olacak? Biz devletle nasıl yan yana olacağız? Olmayalım o zaman. Ben vergi dairesine gidip vergimi ödediğim zaman gerisini tanımıyorum. Ben inşaat yapıyorum. Ne kadar kazandığımı gözetiyorlar. Peki benim kaç para kaybedeceğimi biliyor musun? Benim zararımı sen mi ödeyeceksin? Bu bir ticarettir. Kâr da edebilirim, zarar da edebilirim. Keşke her işten kâr etsem de daha iyi işler yapsam. Bu ülkeye gelen insanlar uçaktan indiği zaman “Burası ne kadar gelişmiş bir şehir!...” dese. Siz şimdi İstanbul’un bu mevcut yapılaşmasıyla övünebilir misiniz? Bağcılar, Avcılar, İkitelli, Etiler ve Beşiktaş ile övünüyor musunuz? Hiçbirinin önemi yok ki!... Şimdi diyorlar ki; “Türkiye lüks anlamda yapıya doymuştur”. Kaç tane yapıldı ki doysun? İstanbul’da deprem olacağını söylüyoruz. Bunu da biliyoruz. Depreme dayanıklı kaç tane binamız var? Yok ki fakat gel de bunu anlat. Sonra sen bir iş yapıyorsun. Herkes başına üşüşüyor. İnsan bıkıyor. Yani bizim Türk müteşebbisini daha da motive edecek insanlar Türk müteşebbisinin önünü kesiyor.
TÜRK MÜTEAHHİTLERİ YURTDIŞINDA ÇOK BAŞARILI
Efendim şöyle arkanıza yaslanıp düşündüğünüz zaman uzun yıllar mesleğinizin bir çok zorluklarına göğüs germiş bir müteahhit olarak Türk müteahhitlerini dünya müteahhitleri ile kıyaslarsanız nerdeyiz?
Dünyanın en büyük müteahhitlik firmaları Türk firmalarıdır. Dünyanın her yerini biz inşa ediyoruz. Dikkat ederseniz demin de bahsettiğim gibi o büyük firmaların hiçbirisi Türkiye’de inşaat yapmıyor. Neden? Birisi sorgulasın bakalım altından ne çıkacak? Türk müteahhitleri dünyanın her yerinde, özellikle Kazakistan’da yeni bir şehir kuruyor. Türkiye’ye geldiği zaman bir tane çivi çakmıyor. Çünkü yıldırılıyorlar. Ben de aynı şeyi düşünüyorum ve şu anda da araştırma yapıyorum. Olacak iş değil. Bu konuda inanılmaz bir baskı var. Ülkemizde insanlar lüks konut bulamadıkları için Avrupa’dan, Amerika’dan ev alıyorlar. Biz burada da yapıyoruz. Gelsin buradan da alsınlar. Ben birçok yabancı insana da ev sattım. Türkiye’ye dolar kazandırdım. Kötü mü yaptım? Sonuç; bir yığın bürokratik engel, bir yığın laf.
BİZ OSMANLI TORUNLARIYIZ
Sayın Aşçıoğlu, dertli bir işadamı olarak Türk insanına neler söylemek istersiniz?
Herkes çocuğunu daha sağlıklı, daha medeni, bahçeli, parklı evlerde yetiştirmek zorundadır. Biz caddelerde top oynadık. Artık çağ değişti. Globalleşen dünya ile yarışacağız. Yoksa sömürge durumuna düşeriz. Bir insan 7 yaşından 77 yaşına kadar dünya ile yarış etmek zorundadır. Onun için çocuklarımızı daha iyi yerlerde yetiştirmemiz gerekiyor. Şu an bu yapıların sayısı oldukça az. Gelecek nesle daha iyi imkanlar bırakmak için daha sağlıklı, daha konforlu evlerde oturmalıyız. Biz Osmanlı Devleti olarak 600 yıl dünyaya hükmetmiş bir neslin torunlarıyız. Hala atalarımızla övünüyoruz. Kendi atalarımızın yaptığının binde birini yapamıyoruz. Tuvaleti, duş almayı, temizliği ileri gördüğümüz ve imrendiğimiz ülkelere biz öğrettik. Güzel kokmayı onlara biz öğrettik. Şimdi biz ter kokuyoruz. Bir camiye gittiğimiz zaman çorap kokusundan içeri giremiyoruz. Bu az gelişmiş olmaktan ve ekonomik durumumuzun düşük olmasından kaynaklanıyor. Yapı anlamında da aynı şeyi söylüyorum. Atalarımız bize 600 yıl içerisinde binlerce tarihi eser bıraktı. O yapılar kadar güzel yapılar halen yapamıyoruz. Bize imrenen insanlara şu an biz imreniyoruz. Eğer bunu her insan içine sindiriyorsa ben de sindiriyorum. Onlar bize imrensin. Onlar kim? Bir zamanlar tuvaleti öğrettiğimiz insanlar onlar. Onlar derken onları dışlamıyorum. Eğer onlar iyiyse biz onlardan daha iyi olalım. Çünkü biz bunu daha çok hak ediyoruz. Soylu bir neslin torunları böyle olmamalı.
UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.