Türkiye'de piyasaların hızlı değişiminin en çok inşaat sektörünü etkilediğini anlatan Ali Ceylan, "Özellikle yüksek tenzilatla alınan işler belirli bir zaman sonra durma noktasına geldi. Son zamanlarda dolar fiyatlarının yükselmesinden dolayı imalat fiyatlarında aşırı artışlar yaşandı. Yatırımlar durma noktasına geldi. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı müteahhitler çok zor durumlara düştü. Birçok müteahhidin elinden işler alınarak tasfiye edildi. Hatta 40 yıllık müteahhitler iflas etti. Müteahhitler iflas ederse devletin ekonomisi geriye gider. Türkiye, 2002 yılından bu yana inşaat sektörü ile büyüdü. İnşaat sektörüne zarar vermek ülkeye ihanettir. İnşaat sektörü ülke ekonomisinin lokomotifidir. İnşaat sektörünün ardından turizm ve diğer sektörler gelir. İnşaat sektörü tıkandığı zaman diğer sektörler ilerleyemez. Devletin kur farkından oluşan artışı fiyat farkıyla desteklerse yatırımlar sekteye uğramaz. Aksi halde yerli müteahhitler iflas ettiği zaman ihalesi yapılan projeleri bu sefer yabancı müteahhitler yapacak. Yerli müteahhitler de yabancı müteahhitlere taşeronluk yapacak. Çünkü Türkiye'deki müteahhitler bugün yurtdışındaki inşaat projelerinde yer alıyorsa, Türkiye'de inşa ettikleri projeleri referans gösteriyorlar. Türkiye'deki müteahhitleri iflas ettirmek akıl işi değil" dedi.
KATSAYI TAMAM, TEMİNAT MEKTUBU DENETLENMELİ
Devletin inşaat sektörünü düzenlemesi ve bununla birlikte müteahhitleri de gözetmesi için yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini ifade eden Ceylan, "Müteahhitler devlet tarafından belirli kıstaslara tabi tutulmalıdır. Kamu ihalelerinde sadece iş bitirme belgeleriyle iş almaya çalışan bir sürü firma var. Firmanın doğru düzgün bir ofisi yok, geçici teminat mektubu alacak durumu da yok. Ama buna rağmen ihalelere girip ortak girişim yaparak düşük fiyatlarla işler alıyorlar. İhaleye giren firmalardan ortak girişim bile olsa her iki ortaktan da en azından geçici teminat mektubu istense bile yeterli olur. Bu bile iyi niyetli ve kötü niyetli firmaların ayırt edilmesine sebep olur. Geçici teminat mektubu alamayan bir firma kazandığı bir ihaleyi düzgün bir şekilde inşa edemez. Mesele bir projeyi ihale etmek değil, mesele o yatırımı sağlıklı bir şekilde bitirip kamunun hizmetine kazandırmaktır. Biz bu art niyetli firmalarla rekabet etmeye çalışıyoruz. Sırf bu yüzden iyi niyetli ve tecrübeli birçok firma iflas etti. Müteahhitlerin daha fazla kötü duruma düşmemesi için bu konuda ilk adımı atan Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu Bey olmuştur. Kamu ihalelerindeki altyapı projelerinin sınır değerin belirlenmesini sağlayan N katsayısını 1,2'den 1'e düşürerek çok önemli bir adım atıldı. Şu an altyapı projelerinde yüksek tenzilatlar yapılamıyor. Müteahhitler altyapı projelerinde bundan sonra kâr etmeye başlayacak. Ayrıca kamu ihalelerindeki kıstaslar da ağırlaştırılırsa müteahhitler işlerini layıkıyla bitirip teslim edebilir" diye konuştu.
HES'LER VE GÖLETLER UZUN VADELİ PLANLANSIN
DSİ'nin HES ve gölet projelerinden de bahseden Ceylan, "1000 günde 1000 gölet inşa eden bir kamu kuruluşu 1071 göleti de inşa edebilir. 1071 göleti inşa etmek için kurumların, ekonomik düzenin ve müteahhitlerin müsait olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca bu barajların ve göletlerin inşa edilmesi zaruridir. Bizim ülkemiz herkesin sandığı gibi su zengini bir ülke değil. Burada bence dikkat edilmesi gereken konu aynı havza üzerinde iki gölet inşa edilmemesidir. Sadece 1071 rakamına uygun olsun diye aynı yerde gölet inşa etmek mantıklı olmaz. Projelendirme aşamasında bu konulara dikkat edilmesi gerekiyor. Çünkü göletlerin amacı suyu bir yerde toplamaktır. İki küçük gölet yapmak yerine bir tane büyük gölet yapılsa daha iyi olur. Ülkemizin enerji sektörüne katkı sağlaması için inşa edilen barajların yanına veya uygun görülen yerlere HES projeleri inşa ediliyor. Mesela büyük göletlerden de enerji üretimi sağlayabiliriz. Özel sektör firmaları da Yap-İşlet-Devret modeli ile HES'ler inşa ediyor. Özel sektör firmalarının inşa ettiği HES'ler arazi koşullarına göre gövdeli veya gövdesiz inşa ediliyor. Gövdesiz yapılan HES projesinde bir tünel ya da açık kanal vasıtasıyla su başka yerlere aktarılmaya çalışılıyor. DSİ'nin özel sektörün yaptığı HES'leri kontrol etmesi gerekiyor. Mesela bir barajı yaparken kamulaştırma maliyeti hesaplanır. Özel sektör firması bir projeyi kamulaştırması ile birlikte yaparsa 14 yılda, tünel tipi yaparsa 8 yılda geri dönüş sağlıyor. Bu durumda yatırımcı gövdeli yapmak istememektedir. Projenin tünel tipine çevrilerek 8 yılda geri dönmesi özel sektör için kârlı ama devlet için çok büyük zarardır. Devletin burada bir inisiyatif kullanması gerekir. HES'leri gövdeli inşa edecek başka bir yatırımcıya yönelmesi gerekir. Çünkü gövdeli inşa edildiği zaman su gövdede tutuluyor ve yüksek düzeyde enerji üretiliyor. Tünel tipi yapılırsa suyun heba olma riski var ve düşük düzeyde enerji üretiliyor. Bu yüzden projeler kısa vadeli değil, uzun vadeli planlanmalıdır" dedi.
BARAJLARIN ÇEVRESİNDE SOSYAL TESİSLER AÇILSIN
Türkiye'de inşa edilen barajların çevre düzenlemesinin de yapılmasını gerektiğini söyleyen Ceylan, "Barajlar yapımı tamamlansa bile inşa edildiği bölgenin halkına fayda sağlaması için yapılıyor. İçme suyu amaçlı inşa edilen barajların etrafında 300 metrelik koruma amaçlı bir saha oluşturuluyor. Tarımsal sulama amaçlı yapılan baraj ve göletlerin çevresinde yeşil alanlar kurulabilir veya sosyal tesisler açılabilir. Çünkü tarihten bu yana insanlar hep su kenarlarında yaşamışlardır. Bazı barajların çevresinde su sporlarına ve balık üretimine yönelik tesisler var. Türkiye'deki diğer baraj ve göletlerin de çevresine sosyal tesisler veya spor tesisleri inşa edilse bölge halkının yanı sıra turistlerin bile gelmesine olanak sağlayabilir" diyerek sözlerini tamamladı.
UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.