Suların her zaman temiz ve kaliteli olması gerektiğini vurgulayan Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdür Yardımcısı Kaya Yıldız, "Su bireysel, toplumsal ve kurumsal anlamda hem içme suyu, hem kullanma suyu hem de endüstri suyu olarak kullanılmaktadır. Burada esas olan suyun yeterli miktarda, temiz ve kaliteli olmasıdır. Bir de suların kullanıldıktan sonra tekrar belli niteliklere sahip olarak kirletmeden doğaya bırakılması, yeniden değerlendirilmesi ve kullanıma sunulabilmesi gerekiyor. Çünkü su kaynaklarımız kısıtlıdır. Su zengini bir ülke olmadığımız gibi aksine su stresi yaşayan bir ülke konumundayız. Bugünkü şartlarda kişi başına 1380 m³ su düşüyor. Bu yüzden su kaynaklarımızı israf etmeden ve kirlilik baskılarına karşı koruyarak çok iyi değerlendirmeliyiz. Atık sularımızı iyi yönetmemiz gerektiği gibi bunu yaparken de mevcut su kaynaklarımızı kirletmemeye büyük özen göstermeliyiz. Çünkü kontrolsüz bir şekilde doğaya bırakılan atık suların temiz su kaynaklarını kirletme riski var. Suya hükmedemezsiniz ama suyu iyi yönetebilirsiniz. Evsel faaliyetlerle oluşan atık suları da arıttıktan sonra belli standartlara getirip başta sulama olmak üzere uygun yerlerde kullanıma sunacak projeler geliştiriyoruz. Bu da aslında gelecekte çok büyük su tasarrufu sağlayacak" dedi.
Kirliliğe karşı önlem alıyoruz
Türkiye'de içme ve kullanma suyu temin edilen su havzalarında yapılması gereken bütün atık su yatırımlarını takip ettiklerini belirten Kaya Yıldız, şu bilgileri verdi: "Bakanlığımız nezdinde kurumumuzun da içinde yer aldığı Ergene Eylem Planı hem su, hem de toprak kaynaklarını koruma bakımından çok önemli bir projeydi. İçme ve kullanma suyu temin edilen Aksaray Mamasın Barajı, Yozgat Musabeyli Cemil Çiçek Barajı, Trabzon Atasu Barajı, Aydın Karacasu Barajı, Denizli Akbaş Barajı, Burdur Karacaören Barajı, Isparta Eğirdir Gölü ve Büyük Menderes Havzalarında su kirliliği meydana gelmemesi için atık su toplama hatları ve arıtma tesisleri projelendirip inşa ediyoruz. Bu kapsamda belediyelerin sular idareleri ile de koordineli çalışıyoruz. Mesela Kilis Belediyesi'nin işlettiği bir adet evsel atık su arıtma tesisi var. Bu atık su arıtma tesisinden çıkan suların sulamada kullanılabilmesi için tesise ultraviyole ve hızlı kum filtresinin olduğu yeni üniteler ilave edildi. Bunun yanı sıra Afyonkarahisar Akarçay Kapalı Havzası önemli bir havzadır. Akarçay Havzası'nda kirliliğin önüne geçilebilmesi için Kuzey Atık su Kollektör Hattı ve Dinar Çölovası Kapalı Havzası Arıtma Tesisleri inşa ediliyor. Yine havzada Seydiler ve Yeşilhisar kollektör hatları da inşa ediliyor. DSİ Genel Müdürlüğü'nün bünyesinde faaliyet gösteren Atık su Dairesi Başkanlığı olarak ülkemizin aciliyet arz eden atık su tesisi projelerini hızlı bir şekilde yapıyoruz. Bunların içerisinden uygun görülen yatırımları da birer birer hayata geçiriyoruz. Mesela Ankara'ya yıllık 226 milyon m³ ilave içme suyu sağlayan Ankara-Gerede İçme Suyu Projesi'nin sigortası olacak Gerede İçme Suyu Arıtma Tesisi'ni inşa ediyoruz. Gerede ve civarındaki temiz su kaynaklarına karışma riski olan evsel ve endüstriyel atık suları arıtarak içme suyuna karışmadan güvenli bir şekilde deşarjını sağlayacağız. Şu an mevcut durumda kollektör hattı ile atık suları bir noktada toplayarak temiz su kaynaklarına karışmasını engelledik."
Yeraltı suları korunuyor
DSİ'nin Türkiye'nin köklü kurumlarından biri olduğunu ifade eden Alfin Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Turan Koçer, "DSİ suyu yöneten ve suyu planlayan bir kurumdur. Ülkemizde su konusu abartılıyor. Bizim ülke olarak gerçekten çok suyumuz yok. Suyu temin ederken mevcut suyun sağlığını da korumak gerekiyor. Su kullanıldıktan sonra atık su oluyor. Rastgele bırakılan atık sular suyu kirletiyor. Sonuçta atık suların da gittiği kaynaklar derelerdir. Derelerden ırmaklara, ırmaklardan da barajlara ve göllere gidiyor. Suyu yönetmek çok kolay bir iş değildir. DSİ'yi bu anlamda çok başarılı buluyoruz. Biz de Afyonkarahisar Seydiler'deki atık su projesinin bir kısmını inşa ediyoruz. İnşaata 2019 yılının Ağustos ayında başlayacaktık. Birtakım sıkıntılar olunca geç başladık. Bir beldenin altyapısı yapılmış. Mevcut altyapıda foseptik kanalı var ama ne yapılırsa yapılsın atık sular dereye akıyor. Dereye 7-8 km uzaklıkta bir arıtma tesisi var ama arıtma tesisi yapımı maliyetli olduğu için suyu korumak adına kolektör inşa edilmesine karar verilmiş. Dereye akacak olan atık sular kolektör sayesinde mevcut arıtma tesisine bağlanıyor. Böylece yeraltı suları da korunmuş oluyor. Atık suları yönetemezsek temiz içme suyu da elde edemeyiz. DSİ'nin arıtma tesisleri suların temiz ve sağlıklı olmasını sağlıyor. Ülkemizdeki kuraklığa karşı su kaynaklarımızı doğru kullanmalıyız" dedi.
Gri su kullanımına ağırlık verilmeli
Evsel atık suların gri su ve siyah su olarak değerlendirildiğini söyleyen SPG Danışmanlık Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Halim Anişoğlu, "Birinci tavsiyem temiz sudan önce kullanım suyu miktarını arttıracak gri suya önem verilmelidir. Yeni binalarda sifonlara, tuvaletlere, çamaşırhanelere ve peyzaj alanlarına bu suyu dağıtmak mümkündür. Banyo ve mutfak haricinde gri sular direkt kullanılabilir. Su kalitesini artırmak için mevcut konvansiyonel tesislerin etkisi yok. O tesisler suyun ancak askıdaki katı maddelerini arıtabilirler. Atomik ölçekte suları arıtmak için membran teknolojilerine yönelmeliyiz. Çünkü gelen yüzey suları tarımsal ilaçlar nedeniyle kirlidir. Mesela atık su arıtma tesisinde su iki aşamadan geçer. Birinci aşamada biyolojik arıtma yapılıyor. Kirlilik parçalanıyor ve çamur haline getirilip temiz su alınıyor. Daha sonra ikinci aşamada o elde edilen suyu membranda tekrar arıtıyorsunuz. Ortaya gri su çıkıyor. Gri sular da banyo ve mutfak haricinde kullanılabilecek tüketim suyudur. İçme suyu arıtma tesislerinde ise konvansiyonel arıtma yapılıyor. Fakat kanserojen ve tarımsal ilaçların meydana getirdiği bir sürü bileşikler var. Bunların hiçbirisine bakılmıyor... Biz de Burdur İçme Suyu Arıtma Tesisi'ni inşa ediyoruz. Şu ana kadar projenin yüzde 10'luk kısmını bitirdik. Projeye ayrılan ödenek doğrultusunda hareket ediyoruz" diye konuştu.
Berberoğlu: Altyapısız kentler sağlıklı olamaz
Altyapı projelerinin önemine değinen İlba Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı İlkin Berberoğlu, yaptığı açıklamada, "Biz maalesef ülke olarak altyapının ne kadar önemli olduğunu Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Bey'in söylemleri ile idrak etmeye başladık'' diyerek şu mesajları verdi: ''Avrupa'da ve Amerika'da önce altyapıyı inşa ediyorlar. Altyapısı olmayan hiçbir yere üstyapı yapılmıyor. Öncelikle alan imara açılıyor. Elektrik, içme suyu, kanalizasyon ve telefon altyapısı hazırlanıyor. Ondan sonra üstyapı projeleri inşa ediliyor. ‘Önce altyapı sonra üstyapı' düsturuyla hareket ediliyor. Peki, Türkiye'de nasıl yapılıyordu? İnşaat alanı imara açılıyordu ve hızlı bir şekilde yüksek katlı binalar sıra sıra inşa ediliyordu. Fakat altyapı ortada yok. Ondan sonra İller Bankası'na altyapı projesini yapması söyleniyordu. En sonunda da ne oluyordu? O bölgeyi TEDAŞ kazıyordu, BOTAŞ kazıyordu, İller Bankası kazıyordu, Sular İdaresi kazıyordu, Telekom idaresi kazıyordu. Bu yüzden o bölge ancak 5 yıl sonra yaşanabilir hale geliyordu. Şu anda altyapı projelerine büyük önem verilmeye başlandı. Nihayet bunun önemini yeni anladık. Çünkü bir şehirde en önemli konu altyapıdır. Altyapı olmadan üstyapı olmaz. Altyapımızı kurarken de sağlıklı ve depreme dayanıklı yapmalıyız. Gelecek günlerde Türkiye'de altyapısı sağlam kurulmuş güzel şehirler göreceğimize inanıyorum" diyerek sözlerini tamamladı.