MİMARLIK AİLE MESLEĞİMİZ
Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
1960 doğumluyum. İyi bir Galatasaray’lıyız. Recaizade Mahmut Ekrem Bey, Ercüment Ekrem Talu, Erdem Talu ve en son Eren Talu olarak 5. kuşağı temsil ediyoruz. Annem ve babam da mimar olduğu için evimizin salonu mimarlık ofisi gibiydi. Bu yüzden kardeşim de ben de mimar olduk. Kardeşim 50 yıllık aile şirketimiz olan Talu Mimarlık’ta çalışmalarına devam ediyor. Ben 23 senedir özel çalışıyorum. Sınıf arkadaşım Süha DURUKAN ile ortak çalışıyoruz. 1987 yılında kurduğumuz Eren Talu Mimarlık olarak ilk zamanlar evlerde mutfak tadilatları yapmaya başladık. Daha sonra banka, otel, ofis binaları yaparken proje geliştirmeye girişip işleri biraz daha risk alarak büyütme fırsatımız oldu. Ailem de mimar olduğu için sadece mimarlık ile geçinmenin çok zor olduğunu biliyorduk. Dolayısıyla biz de daha çok kar edebileceğimizi düşünerek ilk günden beri müteahhitlik işleri ile uğraşıyoruz. Son yıllarda hızlı bir yükselme trendimiz oldu. Her yıl 2 kat büyüyerek 2007 yılında 30 milyon dolar ciro yaptık. Bu yıl TOKİ ile beraber inşa ettiğimiz Seyrantepe’deki Türk Telekom Arena Stadı projesi ile beraber ciromuzu ikiye katlayacağız.
İSTANBUL 2010’A İYİ HAZIRLANMALI
Bu hızlı yükselişinizin sebebini kendi vizyonunuza mı yoksa devletin vizyonuna mı bağlıyorsunuz?
Yaşadığımız ülkeden bağımsız olarak bu işleri yapmak mümkün değil. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL Bey döneminde Türkiye’de çok büyük değişiklikler oldu. Türkiye dünya ile entegre oldu. Dünyadaki birçok imkana Türkiye de sahip oldu. Ben mimar olarak o yıllarda dekorasyon işleri yaptığım için bunun çok ciddi farkını gördüm. Çünkü eskiden dekorasyon işleri mermerci, marangoz, alçı dökümcü ve boyacı ile yapılırdı. Mimarlar detaylar çizerdi. Bugün dünyadaki bütün değişik teknolojiler ve malzemeler elimizin altındadır. Dolayısıyla biz çağdaş mimarlar ile eşit düzeyde bir yarış halindeyiz. Aslında bugün mimarların biraz daha varlığını hissettirmesinin sebebi de bu birikimler olabilir. Dünyada bilinen Türk mimarı Mimar Sinan’dır. Cumhuriyet tarihimizdeki bir mimarın dünyada bilinilirliği arzu edilen bir düzeyde değil. Murat Tabanlıoğlu ve Emre Arolat arkadaşlarımız başarılı çalışmalara imza atıyor. Fakat yeterli değil. Türkiye’de yaptığımız bir yapının dünyada bilinir olması çok önemlidir. İstanbul’u hep tarihi eserleri ile temsil ediyoruz. 2010 yılında İstanbul kültür başkenti olacak. Ben şu anki yapıların da eser niteliğinde örnek teşkil etmesini çok isterdim. Yani “Tarihte bu eserler vardı. Biz de Cumhuriyet tarihinden sonra eğitimli mimarlarımız ile bu yapıları inşa ettik” demek isterdik. Çünkü yurtdışından gelen misafirler genellikle tarihi eserleri görmek için geliyor. İnşallah ilerleyen yıllarda yapı anlamında da bunu başarırız.
TÜRKİYE'DE MİMARLAR BASKI ALTINDA
Türkiye’deki mevcut imar kanunları hakkında neler söylemek istersiniz?
Bizim genç bir Cumhuriyetimiz olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de belediyelerin imar kanunları maalesef daha çok yasaklayıcı ve baskı altında tutucu kanunlardır. Mimarları hiç serbest bırakmayan kanunlar var. Mesela inşa edilecek bir yapıda belirli bir yüksekliğe, her katın yüksekliğine, balkonunun 1.5 metreden fazla olmamasına dikkat edildiği zaman yapacak hiçbir şey kalmıyor. Yani sizin işvereniniz size her türlü malzemeyi veriyor ama yapacağı yapıyı kendisi belirliyor. Bunu en iyi Atatürk Havalimanı’ndan uçakla kalkış yaparken havadan Bakırköy ve Bahçelievler’e baktığımız zaman daha iyi anlıyorum. Hiçbir yeşil alanı olmayan birbirine benzeyen binaların kutu gibi yan yana dizilmiş olduğunu görüyoruz. Belediyeler ise gönülleri rahat bir şekilde görevlerini yaptıklarını ifade ediyor. Dolayısıyla mimarlar baskı altında kalıyor ve mevcut imar kanunları yüzünden sanatlarını icra edemiyor.
TOKİ KENTLEŞMEDE ÇOK BAŞARILI
Peki Türkiye’nin imar sorununun çözülmesi için bir tavsiyeniz var mı?
Bu sorunu TOKİ çözebilir. TOKİ’nin kendine has kanunları, düzenleyici bir rolü ve konut sektöründe aktif bir konumu var. TOKİ mimarlar için daha yaşanabilir gerçekçi çözümler çıkarabilecek bir çözüm yeri olabiliyor. TOKİ’nin konut ve sosyal donatı projelerine baktığımızda bunu daha iyi anlıyoruz. Türk halkı için kaliteli ve garantili konutlar inşa ederek halkın gözünde güvenilir bir kurum olan TOKİ’nin projelerinde demirden çalma, tapu ve ruhsat sıkıntısı yok.
SEYRANTEPE ASLANTEPE OLUYOR
TOKİ ile beraber yapmış olduğunuz Seyrantepe Stadı’ndan bahseder misiniz?
Ben TOKİ ile ilk defa iş yapıyorum. Benim işim TOKİ’ye konut yapmak değil. TOKİ’nin çok önemli bir rol üstlendiği Seyrantepe’deki Türk Telekom Arena Stadı’nı inşa ediyoruz. TOKİ sayesinde bu stat projesi ile Seyrantepe semtinin adı Aslantepe oluyor. Eğer TOKİ bu projede önemli bir rol üstlenmeseydi bu proje gerçekleşemezdi. Bu projenin Türkiye’nin kazanacağı bir proje olacağına inanıyorum. Çünkü Ali Sami Yen Stadı 50 yıllık bir stattır. Gerçekten Galatasaray’lı bir mimar olarak bir misafirimi Ali Sami Yen Stadı’na götürmeye utanıyorum. Yeri çok güzel olan Ali Sami Yen Stadı’nın durumu içler acısıdır. O yüzden Galatasaray’ın kendi imkanları ile 200 milyon dolar harcayıp stadını yenilemesine imkan yok. Diğer yandan Ali Sami Yen Stadı sadece spor yapmak üzere kiralanmış bir alandır. Galatasaray artık Ali Sami Yen Stadı’ndan feragat ediyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı buna müsaade ederek Seyrantepe’de boş bir araziye yeni bir stat inşa ediliyor. Bu stat inşa edilirken Galatasaray statsız kalmayarak maçlarını yine Ali Sami Yen Stadı’nda oynuyor ve kendisine 3-5 misli gelir getirecek bir stada kavuşuyor. Seyrantepe’de inşa ettiğimiz 52.000 seyirci kapasiteli stat projesi ile İstanbul’da Avrupa Futbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapmak istiyoruz. Ayrıca 2010 yılında İstanbul kültür başkenti olduğu için inşa ettiğimiz stat konser alanı da olabilir. Stadın üstü tamamen kapatılabildiği için olası bir deprem anında devasa bir sığınak da olabiliyor. Biz bütün plan ve projelerimizi buna göre yapıyoruz. Ayrıca TOKİ Ali Sami Yen Stadı’nın yerine yapacağımız projeye de ortak olduğu için oradan gelecek yaklaşık 200 milyon dolar gelir ile dar gelirli vatandaşlara konut finansı sağlıyor. Bu mükemmel bir çözüm oluyor ve hiç kimse riske girmiyor.
TOKİ KAR MERKEZİ DEĞİL
TOKİ’nin konut dışında hastane, okul, stat inşa etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
TOKİ geçmişi çok eskilere dayanan bir kurumdur. Fakat Sayın Başkan Erdoğan BAYRAKTAR Bey’in gelmesi ile çözümler üreten bir kurum oldu ve bu son kullanıcı için çok avantajlı oldu. Böyle olunca müteahhit arkadaşlarımız rekabette eşitsizlikten dolayı şikayetçi olmaya başladı. Her şeyin bir dengesi var. Bir işi yaparken herkesi mutlu etmek mümkün olmadığı için kaç kişinin mutlu edildiği önemlidir. Ben şahsen tam bu rekabetin içinde değilim. Bu konuda taraf da değilim. TOKİ günden güne kendini geliştirmeye çalışarak fiyat ve kalite anlamında vatandaşı mutlu ediyor. Kar gözetmediği için, hatta kar etmeyi avantajlı devlet arazilerinden elde etmeyi düşündüğü için daha başarılı oluyor. TOKİ’nin böyle bir misyonu var. Çünkü TOKİ kar merkezi değildir. TOKİ, devletin kurmuş olduğu bir konut organizasyonudur.
TOKİ FONKSİYONLARINI GELİŞTİRMELİ
TOKİ’nin gelecekteki projelerinde daha başarılı olması için neler tavsiye etmek istersiniz?
Ben bu aralar yeni ortaklığım dolayısıyla Dubai’ye çok ziyarette bulunuyorum. Dubai aslında zannedildiği gibi petrol geliri çok yüksek olan bir ülke değildir. Fakat bu kadar gelişmeyi de son 30 yılda gayrimenkul geliştirme sayesinde yapan bir ülkedir. Dubai’de proje geliştirme konusunda hayal edilerek üretilen projeler var. Böylece kira ücretlerinin belli bir rakamda kalması, yatırımcıların para kazanması ve satın alanların avantajlı olması gibi çeşitli farklı kazanç noktalarını mutlu edecek bir çözümle ülkeye yatırım sağlanmış sağlıyor. Dubai’de inşa edilen yapılarda Türkiye’de olduğu gibi mimari kısıtlamalar olmadığı için orası mimari çiftlik gibi düşünülüyor. Dünyanın her yerinden Dubai’ye gidip proje geliştiren mimarlar ülkeyi eser parkı yapmaya uğraşıyor. Dubai’de devletin ortak olduğu şirketler vasıtası ile bu sağlanıyor. Konularına göre belirlenmiş şirketler yabancı yatırımcıya destek olarak ülkeye hayal üstü projeler kazandırıyor. Ben TOKİ’nin de geleceğini böyle görüyorum. TOKİ artık gayrimenkul sektöründe düzenleyici bir role kavuşuyor. Mesela Seyrantepe’de inşa ettiğimiz statta TOKİ bize para vermiyor. Bir kuruş hakedişimiz yok. TOKİ bize gelen gelirleri ve Galatasaray’ın stadını kontrol ediyor. Yani her attığımız adımda TOKİ’nin kontrolü olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla konut satın almak isteyen vatandaşın hiçbir riski yok. Bize bir şey olduğu zaman bile başka bir yüklenici müteahhit gelip işi devam ettirecek. Projenin yarım kalması söz konusu bile değil. Bu büyük bir güvencedir. Böyle olunca yurtdışından gelen yatırımcının çekineceği bir durum da olmuyor. Bence TOKİ daha işin başındadır. TOKİ sadece konularını değil fonksiyonlarını geliştirmeli diye düşünüyorum. Çünkü TOKİ başlı başına bir güven müessesesidir. İlerleyen yıllarda özel projelerde bile TOKİ’den projeyi kontrol edip onaylaması düşünülebilir. TOKİ onaylı projeler inşa edilebilir.
TOKİ GARANTÖR OLABİLİR
TOKİ’nin yurtdışında Türk müteahhitlerini temsil etmesini ister misiniz?
TOKİ, Türkiye’de güven denince ilk akla gelen kuruluşlardandır. Türkiye’de bankalar, müteahhitler ve vatandaşlar TOKİ’ye güveniyor. TOKİ bu güvenilirliğini yurtdışına taşıyabilir. Bugün müteahhit arkadaşlarımız yurtdışında iş aldıkları zaman bankalardan teminat mektubu alamıyor. Halbuki TOKİ bu görevi üstlense, yurtdışında yapılan işleri gidip kontrol etse, müteahhidin yaptığı iş kadar para almasını garantilese işveren de yüklenici firma da hiçbir rizikoya girmemiş olur. Hatta TOKİ bu hizmetinden dolayı belirli bir ücret alıp o ücretle yurtiçinde asıl misyonu olan dar gelirli vatandaşları konut sahibi yapma konusunda da finans oluşturmuş olur. Kıbrıs’ta yapımı tamamlanamamış konutlar ile ilgili böyle bir çalışma yapılabileceği söyleniyor. Çünkü Kıbrıs’ın en büyük geliri turizm ve gayrimenkul sektörüdür. İnşallah güzel çalışmalar olur. TOKİ’nin Kıbrıs’ta yarım kalmış konutların tamamlanmasında expertiz ve güven tazeleme görevini yapması hepimizi sevindirir.
BU STAD BİZİM PRESTİJİMİZ
Gelecekteki hedefleriniz nelerdir?
Şu an Seyrantepe Stadı’nı inşa ediyoruz. Gerçekten çok zahmetli bir proje ile meşgale halindeyiz. Bizim için çok güzel bir tecrübe oluyor. Eğer Galatasaray’a olan sevgim olmasaydı bu projeyi inşa etmeye cesaret edemezdim. Çünkü Galatasaray’ın benim için farklı bir büyüsü ve enerjisi var. Ben Seyrantepe Türk Telekom Arena Stadı şantiyesine gittiğim zaman projem ile konuşuyorum. Bu projemizin bitmemesi söz konusu değil. Proje kendi kendine gidiyor. Projemiz Galatasaray ile ilgili olduğu için çok değişik ruh halleri içerisindeyim. Bunu her projede yakalamak mümkün değil. Diğer yandan bu projemizin inşaatı ile ilgilenirken bazı yurtdışı ilişkilerimiz oldu. İlk defa bu kadar büyük bir proje inşa ediyoruz. Herkesin bitmesini merakla beklediği bu projeyi başarı ile bitirdiğimizi görmek istiyorum. Bu projemizi alnımızın akıyla bitirdiğimiz zaman da yurtdışında da başarılı çalışmalara imza atabileceğimizi düşünüyoruz. Çok kurumsal organizasyona sahip olan bir yapımız yok. Ben ve ortağıma dayalı, her an herkesin ulaşabileceği, sorunlara beraber çözüm arayan takım ruhuna sahip bir organizasyon yapımız var. Kurumsallaşmaya henüz hazır değiliz. Bugüne kadar kurumsal bir yapıda hiç çalışmadım. Mimar, müteahhit ve yatırımcı olarak çalışmalarımıza devam etmek istiyoruz. İlerleyen yıllarda inşallah bu konuda da başarılı oluruz.
FIRSAT EŞİTLİĞİ ŞART
TOKİ ihalelerinde düşük fiyata ihale edilen işlerden dolayı oluşan sıkıntıların çözüme kavuşması için neler tavsiye etmek istersiniz?
Bu konunun çözülmesi gereken bir sorun olduğunu kabul ediyorum. Öncelikle Türkiye’de fırsat eşitliği olmalıdır. Belli bir zümreye tolerans gösterilirse diğer zümreler iş yapamaz hale gelir ve tekelleşmeler başlar. Dolayısıyla bir eşitlik olması gerekir. Çok sert yaptırımlarla bu sorunu çözmek mümkün değil. Çünkü geçişler olması, TOKİ’nin de bunu destekliyor olması gerekir. TOKİ kaliteli ve ucuz konutlar inşa ettiği için bir işi asgari fiyata verebilir. Kurumsal firmalar ise ihalelerde sabit giderleri olduğu için kar edeceği şekilde fiyat veriyor. Cesur ve çok az karla ucuz fiyata konut yapmaya hazır firmalar piyasada bir disiplin sağlıyor. Ayrıca TOKİ, ihalelere giren firmalardan hem ihale bedeli kadar iş bitirme belgesi hem de müteahhitlik karnesi istiyor. Hal böyle olunca ihaleye giren firmaların hem yatırımcı hem de müteahhit olması gerekiyor. Bu yüzden yatırımcıları ve müteahhitleri birbirinden ayırmamız gerekiyor. Yani 700 trilyon finansı olan bir kişi zaten yatırımcıdır ve o para ile istediği yatırımı yapabilir. Eğer yatırımcı 700 trilyonluk bir finans ile yatırım rizikosunu göze almışsa o kişinin müteahhit olması gerekmez. Durum böyle olunca müteahhitler de zor durumda kalıyor ve ihalelere katılım sayısı düşüyor. TOKİ, ihalelerinde finans olanaklarına da ağırlık vererek yabancı yatırımcıların da Türkiye’ye gelmesini sağlayabilir. Türkiye’de kamu ihalelerine giremeyen birçok yabancı yatırımcı var. Bu yabancı yatırımcıları Türk ekonomisine kazandırmalıyız. Türkiye’ye yabancı bir yatırımcı yatırım yapmak istediği zaman kamu ihalelerine girerken müteahhitlik karnesi isteniyor. Yurtdışından ülkemize büyük bir heyecan ile gelen yatırımcılar da belli başlı Türk firmaları ile ortak girişimler veya konsorsiyumlar oluşturuyor. Halbuki yabancı yatırımcılar ihaleye girip işi alıp daha sonra o işi kamu kuruluşunun onayı ile istediği firmaya ihale edebilir. Burada farklı sektörlerin birbirine karışması da önlenmiş olur. Eskiden müteahhitliğin bina yapmak ve daire satmaktan ibaret olduğu zannedilirdi. Şimdi dünya değişti. Bugün dünyada proje geliştirme, müteahhitlik, yatırım ve mimarlık firmaları ayrı ayrı faaliyet göstermektedir. TOKİ ise bu 4 meslek grubunun tek bir firmada olmasını istiyor. Bu konuya da TOKİ şeffaf bir şekilde çözüm üretmeli diye düşünüyorum.
UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.