Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ben İDA İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mahir ŞAŞMAZ. Firmamız 6 yıldır inşaat sektörü içerisinde yer almaktadır. Ben 12 yıllık inşaat mühendisiyim. Daha önce çeşitli firmalarda da proje müdürlüğü yaptım. 2000 yılında şirketimizi kurduk ve o yıldan bu yana Türkiye’de iş yapmaya çalışıyoruz. Son 3 yıldır ağırlıklı olarak devlet işleriyle uğraşıyoruz.
RUSYA'DA 1500 KONUT
İDA İnşaat olarak bugüne kadar yapmış olduğunuz işlerinizden bize bahseder misiniz?
Rusya’da 1500 konutluk arkadaşlarımızla beraber ortak bir projeye imza attık. Kırıkkale’de Klinik Otel ile 12 adet lojman işini bitirdik. Ankara’da ise Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Hanımlar Moteli’ni bitirdik. Şu anda Kütahya Emet’te 144 konutluk TOKİ projesi ile uğraşıyoruz. Bu işimiz de bitmek üzere. Bayındırlık Bakanlığı’na bağlı Erzurum’da 44 tane çift katlı, 23 tane tek katlı afet konutları işini yaptık. Kendi firmamızın yaptığı işlerin kısacası bunlar.
ALTYAPIYA DA YÖNELECEĞİZ
İDA İnşaat firmasının gelecekteki hedefleri nelerdir?
Bizim geleceğe yönelik hedeflerimiz arasında ağırlıklı olarak altyapı projeleri var. Önümüzdeki yıllarda altyapı işlerine yönelmek istiyoruz. Bunun için şimdiden hazırlık yapmaya başladık. Türkiye’de çeşitli kurumlarla görüşmelerimiz devam ediyor. Büyük ihtimalle yurtdışına da açılabiliriz. Yabancılara Antalya’da yaptığımız bir otel projesi var. Böyle bir projenin devamını getirmek istiyoruz. Yap-Sat ve Yap-İşlet-Devret gibi ileriye yönelik hedeflerimiz de var. Mesela bir alışveriş merkezi yapıp o alışveriş merkezinin işletimini de üstlenmek gibi diyebiliriz.
TOKİ EKONOMİYE KATKI SAĞLADI
TOKİ’nin Türk halkına ve Türk müteahhitlerine sağladığı yararlardan bahseder misiniz?
TOKİ Türkiye’ye şu an çok büyük bir hizmet veriyor. Ekonominin % 9 oranında büyümesinde TOKİ’nin büyük katkısı var. Bundan iki sene önce inşaat sektörü % 13 kadar gerilerken bir anda % 9 oranında büyümesi büyük bir olaydır. Biz Türkler göçebe bir hayattan geldiğimiz için şehirciliği fazla bilmiyoruz. Şu an Ankara’nın, Bursa’nın ve İstanbul’un durumunu herkes biliyor. TOKİ bunu da önlemeye çalışıyor. Düzenli ve planlı şekilde konutlar ve sosyal donatılar yaparak şehirciliğe de katkı sağlamış oluyor. TOKİ çok anlayışlı bir kurum. İşimizi yaptığınız zaman hakedişimizi en geç bir hafta içerisinde alıyoruz. Fakat bazı sıkıntılar var. Örneğin; pursantaj sistemi bizi çok zor durumda bırakıyor. Pursantaj sistemi müteahhidin yaptığı her işten aldığı kar payıdır. Mesela; arsayı aldınız ve binanın temelini attınız. Bu aşamada harcamış olduğunuz tüm giderler alt alta toplanıyor ve elde edilen gelirin misal % 4’ünü alıyorsunuz. Bu konut satışlarında da, ince işçilikte de hemen hemen aynıdır. İşiniz zarara gidiyor ve işe ayrıca cebinizden para harcamanız gerekiyor. Aslında müteahhitlik bu değildir. Müteahhit dediğiniz teknik ekibiyle, makine parkı ile iyi bir ekip kurup hizmet edecek. Hal böyle olunca gücü olan, parası olan firmalar ayakta kalmaya başladı. Bu da büyük firmaların ayakta kalmasına küçük firmaların iflasa gitmesine neden oluyor. Bu sorunu bence şu şekilde çözebiliriz. TOKİ ön protokolde teminat mektubu karşılığı işin % 10’u kadar avans versin. Ondan sonra işi takip etmeye başlasın. Bence müteahhit bu şekilde daha rahat olur. İşini daha güzel şekilde yapar.
FIRSATÇILARA FIRSAT VERİLMEMELİ
TOKİ 3 yıl içerisinde 250.000 konut yaptı. Gelecek sene 400.000 konut yapmak hedeflerinin arasında. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
Belki bu dev yatırımlar devam eder. TOKİ şu an devam eden işleri yavaşlatıp soğukkanlı davrandı. İnşaat sektöründeki bu olağanüstü büyümeyi hazmedemeyenler oldu. Ne yazık ki “Bu sektörden nasıl kendimize bir pay çıkarırız” düşüncesine girdiler. TOKİ burada gerçekten çok akıllı bir davranış yaptı. Çünkü piyasanın yüzü bir anda değişti. Belirsiz bir ortamda ihalelere girip uygun teklifler de veremiyorsunuz. Niye teklif verelim ki! Çünkü demirin ve çimentonun fiyatı belli değil. Türkiye’yi bu kasıtlı tehlikelerden kurtarmak lazım. Artık Veli Göçer ve böyle müteahhitlerden de kurtulmamız lazım diye düşünüyorum. TOKİ bunun için de büyük mücadele veriyor. Projeyi elinden geldiğince profesyonel firmalara vermeye çalışıyor. Fakat burada da bazı anlamsız durumlar oluyor. Örneğin; ihalede en düşük fiyatı teklif eden firmaya işi vermek gibi. Bugüne kadar TOKİ 250.000 konut yaptı dediniz. Bu konutların aşağı yukarı kaç paraya yapılacağını bizden daha iyi biliyorlar. Bu da depremlerde ortaya çıkıyor. Müteahhitler zarara girmemek için ne yapıp edip bazı malzemelerden çalıyor. TOKİ’nin bu ihale sistemini bence değiştirmesi lazım. Bir de bu soruna çözüm de bulamıyorsunuz. Zararda olduğunuz zaman herhangi bir bankadan kredi çekmek isteseniz banka sizin evinizi, arabanızı ipotek ediyor ve ondan sonra belirli bir teminat karşılığı kredi veriyor. Bankalar da eskisi gibi değil. Borcunuzu da geciktirdiğiniz zaman hiç gözünüzün yaşına bakmadan yüksek faizlerle canınıza okuyor.
TEKELCİLERE ÖNLEM ALINMALI
Çimento ve demir fiyatlarının aşırı bir şekilde yükselmesi hakkında neler söylemek istersiniz? Devlet bu konuda ne gibi önlemler almalıdır?
Şimdi devlet bir yandan ekonomisini düzeltmek için, bir yandan da Avrupa Birliği’ne girmek için uğraşıyor. Böyle bir yoğunlukta demir, çimento gibi ülkemize has hammaddelerin fiyatlarının bu kadar fahiş bir şekilde artmaması gerekiyordu. Örneğin; Rusya’dan getirilen demire tekelleşmiş firmalar kalitesiz diyorlar. Ne münasebet! Rusya uzaya çıkmış bir ülkedir. Demirin fiyatı yurtdışında ucuz. Maalesef yurtdışından biz bu malzemeleri hiçbir şekilde ithal edemiyoruz. Zaten eşi benzeri bulunamayan bir şey de değil. Cevheri bizim topraklarımızdan çıkıyor. Çimentolar da kraterden yapılıyor. Bu da bizim doğal zenginliğimizin bir göstergesi. Bizim uyanık malzeme üreticilerimiz hammaddesini kendi toprağımızdan çıkarıyor. Ülkemizin insanlarını çalıştırıyor. Ürettiğini Avrupa’ya çok ucuza ihraç ediyor. Ama kendi devletine ve vatandaşına çok fahiş fiyatla satıyor. Bu tekelcilikten başka bir şey değildir. Bu konunun çözümü bence Rekabet Kurulu’na düşüyor. Bunu söylemek hoş bir şey değil ama ben yine de söylemek istiyorum. Devlet belirli ve planlı bir işte ne kadar demir ve çimento kullanacağını bilir. Bu tekelcileri belirli vergilere tabi tutsun veya daha değişik yöntemler uygulasın. Bunun birçok illegal yolu var. Yeter ki devlet istesin. Devletimizin böyle bir sorunu çözeceğine de inanıyorum.
AVRUPA STANDARTLARINI YAKALADIK
Eğitimli ve tecrübeli bir müteahhit olarak şöyle arkanıza yaslandığınız zaman Türk müteahhitlerini dünya müteahhitleri ile kıyaslarsanız nerdeyiz?
Ben önceki yıllarda da yurtdışında iş yaptığım için böyle bir konu hakkında açıklama yapabilirim. Dünyanın her tarafında kendi tecrübesini ve kalitesini ispat etmiş Türk firmaları var. Türk müteahhitlerini eğer dünyadaki müteahhitlerle karşılaştırmak istersek bizim en büyük sıkıntımız iş sağlığı konusundadır. İşçilerimizin yaptıkları iş kazalarında önlem alamıyoruz. Bu da cahilliğimizden ve olaylara çok kaderci yaklaşmamızdan kaynaklanıyor. Asıl bundan da önemli olan şey ülkemizde ara eleman sıkıntısı vardır. Örneğin; bizim demircimiz, çimentocumuz ve diğer ustalarımız keşke meslek liselerinden mezun olup teknik ve tıbbi konularda eğitimler alarak bizimle çalışsalardı diye düşünüyorum. Bu şekilde eğitim alan bir insan işini daha güzel yapıyor. Şantiyede nereden gideceğini, sahada çalışırken ne gibi önlemler alacağını biliyor. Çünkü canı kıymetli. Mesela bizim şantiyelerimizde bunun gibi olaylar çok başımıza geldi. Bu da dönüp dolaşıp en ucuz iş vermeye geliyor. İşi en ucuz fiyat veren firmaya verdiğiniz zaman müteahhit demir ve çimentodan çalmaya cesaret edemediği için çeşitli yöntemlere baş vuruyor. Ne yapıyor? İşçisinin sigortasını ödemiyor, yemeğini vermiyor, elinden geldiğince en ucuz fiyata çalıştırıyor, 1. sınıf kalifiye eleman alacağına 2. ve 3. sınıf elemanlar alıyor. Sonra ne oluyor? İşçi çalışırken baret kullanmıyor. Akıl almaz iş kazaları yüzünden işçiler ölüyor. Biz bu sorunları yıllardır çözemiyoruz. Bu da kaliteye etki ediyor. Fakat bu olumsuzluklara rağmen yine de bizi gururlandıran şeyler de var. Örneğin; bir Türk ustası kendisine verilen işi en iyi şekilde yapıyor. İşini bitirmeden gözüne uyku girmiyor. Bu yönden büyük cesaret sahibi ve gözü kara insanlarız. Bunu da değerlendirmek lazım diye düşünüyorum. Yurtdışına da açılıp orada da güzel şeyler yapabiliriz. Zamanla olur inşallah. TOKİ’nin bunu değerlendirmesi lazım ama her şeyden önce biz de yine dönüp dolaşıp aynı konuya geliyoruz. Bir işi en ucuz fiyata verdiğiniz zaman müteahhit işçisinin hakkını vermiyor, aldığı malzemelerin parasını ödemiyor. Bu da piyasaya bir darbe oluyor ve haksız rekabet doğuyor. Elinde bir cep telefonu ve çanta ile iş yapan müteahhitler piyasada boy gösteriyor. Adam müteahhitliğin m’sini bilmiyor. İhaleye girip en ucuz fiyatı verip işi alıyor. Daha sonra o işi eline yüzüne bulaştırıp hem kendini hem de kurumu zedeliyor. Biz bu kişilerle nasıl rekabet edeceğiz? Devlet bunun da ayırımını yapmıyor. En ucuz fiyatı söyleyene işi veriyor. Fakat Avrupa’da bu durum böyle değil. Bir ihaleye girdiğiniz zaman önceki yaptığınız işlere bakıyorlar. Firmanızın maddi durumunu inceliyorlar. Teknik ve idari elemanlarınızın sayısına bakıyorlar ama Türkiye’de biz bu uygulamaları bir türlü yapamıyoruz.
VATANDAŞ TOKİ'YE GÜVENMELİ
Türk halkına son olarak neler söylemek istersiniz?
Vatandaşımızın TOKİ yönünden hiçbir sıkıntısı olmasın. Örneğin; özel projelerde ve yap-sat işlerinde alacağınız bir daireyi kimin yaptığını bilemiyorsunuz. Adam işi başlatmış. İşi ayrı ayrı taşeron firmalara mı yüklemiş? Demirini 20’lik derken 18’lik demir mi kullanmış? İşçiliği nasıl olmuş? Deprem kriterlerine uygun olmuş mu? İşin süresi belli mi? Bunları hiç bilemiyorsunuz. TOKİ’de bu durum böyle değil. İşi başından beri takip ediyor. Demir ve çimento kontrolleri yapıyor. Her kat çıkıldığında sizden numuneler istiyor. Müşavir firmaları aracı olarak görevlendiriyor. Böyle bir güvenirliliği Türk insanının hor görmemesi gerekir. TOKİ de bu konuda firmalarla bire bir görüşmeler ve fikir alışverişi yapıyor. Örneğin; bir sıkıntımız olduğunda kendilerine ilettiğimiz zaman bizi arayıp “Ne kadar demir ve çimento sıkıntınız var” diyerek bizlere de ellerinden geldiği kadar yardımcı oluyorlar. Bunu da buradan Türk halkına tüm samimiyetimle söylemek istiyorum. Gönülleri rahat olsun.
UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.