Termal turizmine yatırım şart!
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Özgür Özaslan, Türkiye'de turizmin, kendi değerlerimizle ithal etmeden ihracat yaptığımız katma değeri en büyük sektör olduğuna vurgu yaparak; "Bütün bu yönleri ile ele alındığında herkes turizmin faydasına inanır ve sahip çıkarsa bu ülke turizmden daha çok yarar görecektir' dedi.
MEHMET SAFA CANAT - HASAN CANAT / İSTANBUL

Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?

1982 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Müfettiş Yardımcısı olarak göreve başladım. 1996-2002 yıllarında Teftiş Kurulu Başkanı, 2002-2003 yılları arasında Washington'da Kültür ve Tanıtma Müşaviri, 2005-2008 yılları arasında Tanıtma Genel Müdürü olarak görev yaptım. İki seneden bu yana Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütmekteyim.

TERMAL YATIRIM İMKÂNLARINI ARTTIRMAMIZ GEREKİYOR

Tanıtıma ayrılan bütçenin arttırılması ve özel sektörün termal turizm tesislerine yatırım yapması için devletten teşvik beklentileri var. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu konularla ilgili düşünceleri nelerdir?

Türkiye turizmi deniz, kum ve güneş üçgenine büyük ölçüde odaklanmış durumdadır. Türkiye turizm sektörünün üzerinde durulması gereken önemli iki gündem maddesi mevcuttur. Bu konuların birincisi, alternatif turizm türlerinin geliştirilmesini sağlamaktır. Belirli bölgeler gerek faaliyet gerek turizm yatırımları ölçeğinde yoğunlaşmış durumdadır. Bu bölgeler dışında da alternatif turizm türlerini geliştirecek altyapıyı sağlamak birinci önceliğimizdir. Bu gerçekleştirilince turizm faaliyetleri mevsimsel olmaktan çıkacaktır. Bilindiği üzere turizm hareketleri belirli bölgelerde mevsimsel yoğunluk yaşamaktadır. Bunun dışında bazı turizm merkezlerimiz ve belirli büyük şehirler hariç diğer yörelerdeki turistik tesislerin doluluk oranları ve ziyaretçi sayıları özellikle kış döneminde büyük düşüşler göstermektedir. Hatta bazı yörelerde tesisler kapatılmakta, çalışanlar işten çıkarılmaktadır. Bu durumu önlemek veya asgari seviyede tutmak, turizmden azami faydayı sağlamak için Kültür ve Turizm Bakanlığı 2007 yılında 2023 Türkiye Turizm Stratejisi ve 2007-2013 eylem planını hazırlayarak yürürlüğe geçirmiştir. Bu kapsamda termal turizm, alternatif turizm türleri içerisinde önemli bir aktivite olarak değerlendirilmiştir. Ülkemizde termal turizmin istenilen noktaya gelebilmesi amacıyla jeotermal kaynakların bulunduğu sahalar dikkate alınarak etaplamalar şeklinde tüm kaynaklarımızın değerlendirilmesine yönelik çalışmalar başlatılmıştır. Diğer alternatif turizm türleri ile entegre olup destinasyon oluşturabilecek kapasiteye sahip olan; Güney Marmara Termal Turizm Bölgesi, Frigya Termal Turizm Bölgesi, Güney Ege Termal Turizm Bölgesi ve Orta Anadolu Termal Turizm Bölgesi ilk etapta geliştirilecek termal bölgeler olarak belirlenmiş ve Termal Turizm Master Planı hazırlanmıştır. 17 ili kapsayan bu çalışma sonucunda elde edilecek bilgi ve deneyimin tüm ülke geneline yansıtılarak çalışma genişletilecektir. Bu bölgelerin her birinin destinasyon merkezi olarak geliştirilmesi, bölgelerde termal kaynaklı tesisler başta olmak üzere golf, doğa turizmi, su sporları vb. turizm türleri ile bütünleşmesi ve yakın çevredeki diğer kültürel ve doğal değerlerle de ilişkilendirilmesi hedeflenmektedir. Termal bölgeler içinde Bakanlığımızca hazırlanan Master Plan kapsamında jeotermal kaynak odaklı 4 adet “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” ve 64 adet “Turizm Merkezi” ilan edilmiş olup 44 adetinin 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı onaylanmış ve turizm yatırımcılarına tahsisi için çalışmalar başlatılmıştır.

SAĞLIK TURİZMİ İÇİN KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI VE SAĞLIK BAKANLIĞI BİRLİKTE HAREKET ETMELİ

Termal turizminde Sağlık Bakanlığı ile ortak çalışmalarla yurtdışından ve ülkemizden hasta kabul etmek için fazla yerimiz yok. Bunu genelleştirmek için ne yapılması gerekir?

Önemli bir Sağlık Turizmi Destinasyonu olmanın önemli bir unsurda Sağlık turizminde işbirliği ve organizasyondur. Bu organizasyon; Hastanın evden çıkışından tekrar evine dönüşüne kadar geçen tüm süreçleri kapsamalı, Ulusal ve uluslararası sigorta şirketleri ile koordinasyon sağlanmalı, Sağlık turizmi yapan kurum ve kuruluşların belirlenerek sertifikalandırılmalı ve işbirliği sağlanmalı, Devletler arasında uluslararası ortak tedavi protokolleri oluşturulmalı, Paket programlar oluşturularak sağlık ve turizm iç içeliği sağlanmalı, Tanıtım programları ve kampanyalar düzenlenmeli, Organizasyon ve danışman şirketleri kurulmalı ve yardımcı firmalar bu yapılanma içinde yer almalıdır. Turistler sağlık açısından kendilerini güvenli hissettikleri yerlerde tatillerini geçirmek istemektedirler. İstatistiklere göre turistlerin yüzde 15'inin ziyarette bulundukları ülkelerde herhangi bir nedenle tıbbi yardımı ihtiyaç duydukları belirlenmiştir. Turistlerin ziyaret ettikleri ülkede karşılaştıkları herhangi bir sağlık problemi karşılığında aldıkları hizmet Turizm Sağlığı olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle turizm içerisinde sağlık sektörünün yeri bu açıdan gün geçtikçe artmaktadır. Kaliteli sağlık hizmeti ve bu sağlık hizmetinin sunulması sırasında izlenen yollar sürdürebilir turizm hareketi için olmazsa olmazların başında yer almaktadır. Turizm sağlığı ile sürdürülebilir bir turizm için, Avrupa ve Asya kıtaları arasında önemli bir turizm destinasyonu konumunda bulunan ülkemiz, başta Antalya olmak üzere İzmir, İstanbul, Muğla, Aydın vb. illerde fiziksel görünümden başlayarak, tıbbi altyapı, bilimsel yeterlilik, yeterli uzman hekim kadrosu, tecrübeli sağlık personeli, tıbbi hijyenitenin sağlanılabilirliği ve tüm bunları içeren konukların geldikleri ülkelerdeki yüksek kalite standardında bir sağlık hizmeti verebilme yeterliliğini sağlayan “turizm hastaneleri” ne ihtiyaç duymaktadır. Sağlık Turizmi; tedavi amacı ile yapılan seyahatler şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle, sağlık turizmi, fizik tedavi ve rehabilitasyon gereksinimi olanlarla birlikte uluslararası hasta potansiyelini kullanarak sağlık kuruluşlarının büyümesine olanak sağlayan turizm türüdür. Sağlık turizmi hastaların ve hasta ailelerinin rahatlığını sağlamak için tıbbi seçenekleri sunmayı hedeflemektedir. Gelişmiş ülkelerdeki eğitim ve refah seviyesinin yüksek olmasına paralel olarak sağlık hizmetleri sunumu da yüksek maliyetli olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde yaşlanan nüfusun sağlık ihtiyaçları ve sağlık giderlerinin payı her geçen gün artmaktadır. Sosyal güvenlik maliyetlerinin artan giderleri sosyal güvenlik kurumlarını zorlamaktadır. Bu sıkıntıları aşmak için, gelişmiş ülkelerde bulunan sosyal güvenlik kurumları ve özel sigorta kurumlarının kaliteli tıbbi hizmet sunan ve yakında yer alan ülkelerle paket anlaşmalar yaparak sağlık hizmetlerini düşük maliyetli alma çabaları görülmektedir. Son yıllarda, ülkemizin de gelişmiş ülkelerdeki nitelikli sağlık hizmetleriyle rekabet edebilecek düzeyde sağlık hizmetleri sunmasından dolayı dünyanın dört bir yanından ülkemize tedavi amacıyla turistler gelmektedir. Özellikle 1990'lı yıllar sonrasında ülkemizde kamu sağlık hizmetlerine ilaveten özel sektörün de sağlık hizmetlerine ciddi yatırımlar yaptığı görülmüştür. Bu gelişmeler sonucunda, Avrupa standartlarıyla yarışabilecek düzeyde özellikle büyük illerde özel sağlık kuruluşları artmaya başlamıştır. Ülkemizde birçok uluslar arası akredite olan sağlık kuruluşları hizmet vermektedirler. Ülkemizin tedavi amaçlı sağlık turizminde; fiyat avantajı, özel hastanelerin yatak kapasitelerinin ve hekim kalitelerinin yeterli oluşu, Avrupa ve Orta Doğu'ya yakın oluşu, Batı ile entegre olan Müslüman bir ülke oluşu, özel hastanelerde yabancı dil imkanlarının iyi oluşu, coğrafi yakınlık ve sosyal yakınlık, AB ülkelerinin ülkemize bakış açılarındaki değişiklik, AB üyelik sürecinin başlaması, sağlık sektöründeki yetişmiş ve eğitimli insan gücü sağlık turizminde Türkiye'nin önemli avantajları arasındadır. Ülkemiz sağlık turizmi açısından zengin doğal kaynak potansiyeli ve uygun iklim koşulları ile önemli bir sağlık turizmi destinasyonu olma potansiyeline sahiptir. Jeotermal potansiyeli açısından dünyada 7., Avrupa'da ise 1. sırada bulunan ülkemiz, yüksek mineralizasyon içeriği sayesinde etkin tedavi edici özelliklere sahip termal su potansiyelinin, zengin kültürel, doğal değerleri ve iklimsel özellikleri ile birleşmesi sonucunda benzersiz bir sağlık turizmi ortamı sunmaktadır. Termal turizmdeki stratejik anlayışımız, termal suların yıkanma amaçlı kullanımı dışında insan sağlığı, zindelik, rekreasyon, eğlence, dinlence ve spor tesisleri gibi imkanların yer aldığı ve 12 ay boyunca hizmet verebilen tesisleri planlamak ve turizme kazandırmaktır. Bu nedenle, termal turizmin geliştirilmesi için kür parkı, kür merkezi ve konaklama entegrasyonunu sağlayan uluslararası standartlara sahip nitelikli tesislerin sayısının artırılması ile birlikte, turizm geliri ve turist sayısının arttırılması hedeflenmektedir. Termal turizm potansiyeli arz eden bazı jeotermal alanların belirlenerek tek elden planlamasını sağlamak, altyapıyı bir bütünsellik içinde gerçekleştirmek ve bazı teşviklerden yararlandırmak amaçları ile Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ve Turizm Merkezleri ilan edilmektedir.

TÜRKİYE'DE TURİZM SEKTÖRÜ HER ZAMAN MEMNUNİYET VERİCİ BİR SEVİYEDEDİR

Turizme yatırım ve hizmet kalitesi ile dünyada hangi seviyedeyiz?

Türkiye turizm sektörünün rakiplerine ve rakip ülkelere, ya da bu işle sektörün önemli pay aldığı ülkelerde en avantajlı konulardan bir tanesi sunduğu hizmet standartlarıdır. Türkiye gerek fiziki olarak tesislerin yeniliği ve modern oluşu nedeni ile sunduğu altyapısı, gerekse misafirperverliği ve yetişmiş eleman gücü ile özellikle Akdeniz ve Ege Bölgesi ağırlıkta olmak üzere her zaman memnuniyet verici bir seviyededir. Bu seviyeyi diğer bölgelere de yatırımlarla yansıtmamız lazım. Bu konuda tesislerde verilen hizmetler ile ilgili şikâyetler çok nadirdir. Zaten olduğunda da Bakanlık gereğini yapmaktadır. Her ikisini birlikte yürütebiliyorsa ne ala diyebiliriz. Ama her şey dâhil sistemde maliyetlerden tasarruf yapayım diye hizmet standardında düşüş görürsek, o zaman ilk olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı karşısına çıkar. Çünkü Türkiye turizminin sağladığı bu güzel ismi hiç kimseye lekeletmeyiz.

İSTANBUL 2010 DÜNYANIN DİKKATİNİ ÇEKECEK

İstanbul'un 2010 Kültür Başkenti olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

2010 İstanbul için özel bir yıl. Özel bir kanun çıkarılıp, özel bir yönetim ve kurul oluşturuldu. Bu oluşum, İstanbul içerisinde ve İstanbul'u bilen özel, kamu, sivil toplum örgütünde çalışan insanların müdahil olduğu bir oluşumdur. İlk başta biraz eleştiriler olmuş olabilir ama şimdi gayet kaliteli seçkin guruplar olarak sergiler, konferanslar ve kültürel faaliyetler devam ediyor. En önemlisi ise kalıcı işlerin yapılmış olmasıdır. Mesela restorasyon çalışmalarına girildi. Uzun yıllardır göremediğimiz restorasyon çalışmalarındaki yoğunluğu son yıllarda iyice hissettik. İstanbul 2010 projesini dünyanın dikkatini çekmesi açısından önemsiyoruz. Bütün dünyanın dikkatini çekti ve bundan sonra da çekecek. İstanbul bir yıla sığdırılamayacak kadar, daha önce de başkentlik yapmış büyük bir şehrimizdir. Bu nedenle İstanbul 2010'un da dışına çıkacak. Her zaman faaliyetler devam edecek. Şunu gördük ki, önemli bir kültürel olaya kültür başkenti olarak ev sahipliği yapmanın tecrübesini yaşadık. Yaşanan tecrübe bundan sonraki bu tür organizasyonlara büyük fayda sağlayacak. Ne yaparsanız yapın, İstanbul için yeterli değildir. Bunun üzerinde durmamız lazım. İstanbul taşıdığı potansiyel itibari ile bu ilgiye ve değere layıktır. Herkes 2010 programına açıp baksın. Gerçekten çok ince düşünülmüş, çok güzel kalıcı faaliyetler ve çalışmalar var. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak üzerinde durduğum kültür ve turizmin yansıması açısında da çok büyük bir getiri sağlayacak olmasıdır. Bunu rakamlarla yılsonunda izah ederiz. Yapılan harcamaların karşılığını bulacağına inanıyorum.

TURİZM TOPLUMSAL BARIŞA HİZMET EDEN EN ÖNEMLİ MÜESSESEDİR

Turizm ile ilgili halkımıza neler söylemek istersiniz?

Turizm olayı algılama şekli son yıllarda çok değişti. Artık yerel halkımız, kurumlarımız ve idarecilerimizin bakış açısı olumlu yönde değişti ve en önemlisi benimsendi. Turizmin Türkiye ekonomisine fayda sağlayan sosyal ve ekonomik gelişmeye ivme kazandıran önemli bir sektör olduğunu herkes idrak etti. Turizmin gelişmesi aynı zamanda yerel, belde ve büyük şehirlere kalkınması için hizmet etmektedir. Bugün turizm artık toplumumuz tarafından yanlış anlaşılan sosyal bir olay değil. Tam tersine herkesin yararlanmaya çalıştığı bir olay haline geldi. Artık görüyoruz ki, insanlarımız olduğu gibi kurumlarımız, ilçelerimiz, beldelerimiz turizmin daha çok gelişmesi için birbiri ile yarışır ve rekabet eder hale geldi. Bunu görmek çok güzel, böyle de olması gerekir. Turizm ile insanlar birbirleri ile daha çabuk kaynaşıyor, aralarındaki mesafeler kalkıyor. Turizmi toplumsal barışa hizmet eden en önemli müessese olarak görüyorum. Sosyal yönüyle böyle değerlendirmek gerekir. Ekonomik getirisi açısından da genç nüfusa ve kadınlara en çok istihdam sağlayan bir sektördür. Bu açıdan da değerlendirilmesi gerekir. Turizm bugün kendi değerlerimizle ithal etmeden ihracat yaptığımız katma değeri en büyük sektördür. Bütün bu yönleri ile ele alındığında herkes turizmin faydasına inanır ve sahip çıkarsa bu ülke turizmden daha çok yarar görecektir. Artık bırakın ulusal değil, uluslar arası anlamda özellikle son dönemde vize formalitelerinin kaldırılması ile uluslararası geçişteki suni bariyerlerin kaldırılması ile halklar birbirleri ile kaynaşıyor. Turizm barış projesidir. Turizmin yoğun olduğu her yönü ile iyi anlaşıldığı bir şehir veya ülkede refah seviyesinin yükselmemesi mümkün değil. Türkiye’nin de bundan en iyi şekilde ve layıkıyla yararlanan bir ülke olacağını düşünüyorum.

ARTIK HİZMETE GÖRE 'YILDIZ' VERİLECEK

Turistik tesislerdeki yıldız sorgulamaları ile ilgili neler yapılmaktadır?

Kontrolörler Kurulu Başkanlığı bu işlerle ilgilenen bir birimimizdir. Yeni bir sınıflandırma ve yıldızlama sistemi getirildi. Bu uygulama sektörün görüşleri de alınarak uygulamaya başlandı. Artık sınıflandırmada yıllar içerisinde kendilerini yenileyen ya da daha farklı, kaliteli hizmet verenin yeniden değerlendirilmesi söz konusu olacak. Layık olduğu şekilde i tabeladaki yıldızların yansımasını hizmetinde göreceksiniz. Şimdiye kadar da bu konuda taviz vermiyorduk. Artık gelişen ve değişen günün koşullarına göre yeni bir değerlendirme metodu oluşturuldu. Alınan sonuçlara göre bir eksikler varsa tamamlanıp güncellenecek ve sistem daha da yerine oturmuş olacak.