1966 yılında Lüleburgaz'da doğduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Tanzer Koç, "İlk ve ortaokulu Lüleburgaz'da, lise ve üniversiteyi Edirne'de okudum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. 29 yıldır serbest ticaretle uğraşıyorum. 2001 yılında AK Parti'nin Lüleburgaz ilçe teşkilatının kuruluşunda görev aldım. 2001 yılından bu yana da çeşitli kademelerde görev alarak AK Parti'nin bu bölgede yapmış olduğu siyasete bilgi ve birikimimizi kattık ve bu kutlu davaya hizmet etmeye devam ediyoruz. 8 Mart 2016 tarihinde atanarak göreve geldim. Akabinde 23 Eylül 2017 tarihinde de Olağan 6. Genel Kurulu'nu yaptık. Orada da delegelerimizin teveccühüyle 3 yıllığına daha göreve devam kararı çıktı" dedi.
YARIN SEÇİM OLACAKMIŞ GİBİ HAZIRIZ
AK Parti Lüleburgaz İlçe Başkanlığı'nın seçim çalışmalarından da bahseden Koç: 25 asil, 13 yedek yönetim kurulu üyemiz, gençlik kollarımız ve kadın kollarımız ile birlikte Lüleburgaz'ın köylerinde ve beldelerinde AK Parti'nin ülkemize yapmış olduğu hizmetleri anlatma misyonunu üstlendik. Allah başımızdan eksik etmesin, Recep Tayyip Erdoğan bu ülkeyi hak ettiği refah seviyesine taşıma gayreti içerisinde iken onun bu emeklerine bir nebze de katkı bulunabilmek adına teşkilatçılığın gerektirdiğini yerine getiriyoruz. Gençlere ve bayanlara çok önem verdik. Çünkü yaşadığımız bölgenin olmazsa olmazıdır. Bayan faktörü siyasette ehemmiyet teşkil eder. Bayanlar siyasetin gerçekleştirilebileceği alanlara ulaşmadaki anahtar vazifesidir. Hanelere temas etme noktasında çok önemli bir yeri var. Bir ziyarete giderken yanınızda bir bayan olduğu zaman siyaseti üretme ve geliştirme kabiliyet alanınız daha fazla oluyor. Burada pozitif ayrımcılık yaptım ve başkan vekilimi bayan seçtim. Kadın kollarımız tam kadro eksiksiz çalışıyor. Gençlik kollarımızın biraz eksiklikleri var ama inşallah yakında zamanda toparlanacaklar. Biz onlara da ağabeylik yapıyoruz. İstediğim performansta değiller ama biz de çok yaşlı olmadığımız için onların noksanlığını gençmişiz gibi dolduruyoruz. Kurucu Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin öngördüğü bazı tehlikelere binaen öne çekmiş olduğu 24 Haziran tarihindeki seçimlere biz zaten teşkilat olarak hazırdık. Ufak tefek revizyonlarımızı da tamamladık. Şu anda yarın seçim olacakmış gibi Allah'ın izniyle sahaya inip çalışmaya hazırız. Tabii bu sürecin başlaması için biraz daha zamana ihtiyacımız var. Şöyle ki, aday adaylık süreci geçen hafta tamamlandı. Mevcut milletvekilimiz ile birlikte 24 aday adayımız var. Bizi en çok sevindiren nokta aday adayları arasında 1992 ve 1993 doğumlu olan kardeşlerimizin olmasıdır. Kurucu Genel Başkanımızın gençlere vermiş olduğu öneme binaen aday olma cesareti göstermişler. Temayül yoklamalarında onlara güvencimizi yansıttık. Genç kardeşlerimiz de bizden alacağı destekle yollarına devam edecekler. Gençlerimizi sahada gördükçe yarın bir gün bizim de sancağı teslim etme gibi bir kaygımız olmayacak. Çünkü bu kutlu dava Allah'ın izniyle kıyamete kadar devam edecek. Türk olmak büyük bir onurdur, hem Türk hem Müslüman olmak çok büyük bir onurdur. Biz Cenab-ı Hakk'a bu iki büyük onuru bahşettiği için ne kadar şükretsek azdır. Tabii Türklüğümüzün onurunu ortaya çıkaran Recep Tayyip Erdoğan'a da ne kadar teşekkür etsek azdır. AK Parti iktidara gelen yurtdışındaki bir ülkede Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu göstermekten insanlar utanıyordu. Şimdi Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da ve Amerika'da Türkler baş tacı ediliyor. Bunun da mimarı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Recep Tayyip Erdoğan'ın Rabia işaretinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık. Hatta son söylemlerinde Rabia işareti için ‘Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet, Tek Millet' dedi. Bu konunun başlığı aslında ümmettir. Bu ümmeti işaret ediyor. Toplumumuz şu anda bunu zikretmeye belki hazır değil. Aslında daha da derine indiğinizde Rabia işareti bir olmayı ve cem olmayı bize öğütlüyor. Çünkü emin olun, Türkiye Cumhuriyeti Cenab-ı Hakk'ın lütfettiği o kadar mükemmel bir yerde konuşlanmış durumda ki, üç tarafı denizlerle çevrili, insanın yetiştiği bir toprak yapısı ve bedeli atalarımızdan tarafından kan dökülerek ödenmiş, tamamen mülkiyeti Türk milletine ait olan bir vatanımız var. Biz Türkler misafir etmeyi severiz, misafir olmayı sevmeyiz. Hep Ensar olduk. Suriye başta olmak üzere hep ümmete kucak açtık. Allah korusun, bizim başımıza böyle bir hal gelse gidebileceğimiz bir komşumuz yok. Türk'ün Türk'ten başka dostu yok. Allah memleketimize böyle bir durum yaşatmasın. Yaşattığı an bizim gidecek yerimiz yok" diye konuştu.
AK PARTİ BELEDİYECİLİKTE LÜLEBURGAZ'A ARTI DEĞER KATAR!
2019 yılında yapılacak olan yerel seçimler ile ilgili Lüleburgaz halkından beklentilerini de anlatan Koç, "Trakya insanı Türkiye genelinde eğitim ve kültür seviyesi en yüksek olan insandır. Eğitime burada çok önem verilir. Lakin birtakım alışkanlıklar eğitim ile de giderilemiyor. 52 yaşındayım, bu topraklarda doğdum ve büyüdüm. Bu topraklarda siyaseten değerlendirebileceğim en önemli husus Trakya'daki mevcut 3 seçmenden 2 kişinin sağcı olduğudur. Her 3 seçmenden sağcı olan 2 seçmenin kazanılması için teşkilatlar noktasında yeterli gayreti gösteremedik. Rehavet de diyebilirsiniz, siyasi acemilik de diyebilirsiniz. Art niyet olduğunu yine düşünmek istemiyorum. Hepimiz biliyoruz ki, 2001 yılında kurulup 1 yıl sonra iktidar olabilen parti belki de dünya coğrafyasında yoktur. 2002'den sonra bu süreç iktidar olduğumuz ama muktedir olamadığımız bir dönem addedildi. İktidar olduk ama maalesef muktedir olamadık. Buradaki vatandaşlarımdan en büyük isteğim yerel yönetimler noktasında yıllardır CHP'li adaylara tanıdıkları şansı, sadece bir defa Türkiye'nin istedikleri bölgesinde AK Parti'li belediyeleri de mukayese ederek AK Parti'li belediyeciliğe bir kere şans vermelerini istiyorum. Belediyecilik nasıl yapılıyormuş? AK Parti'nin yaptığı belediyecilikte insanlara verilen değer ile CHP'nin yaptığı belediyecilikte insanlara verilen değerleri mukayese etmek çok kolaydır. Çünkü artık uzaklar yakın oldu. İletişim ve ulaşım son derece zirvededir. Hükümetin yapmış olduğu çift gidiş gelişli otoban gibi yollarla AK Parti'nin yaptığı hizmetleri mukayese ederek, takım tutar gibi parti tutmadan AK Partili belediye başkanı adaylarına bir şans vermelerini istirham ediyorum. Eğer ki, AK Partili belediye başkanı adaylarına bir şans verdikten sonra biz vatandaşlara ‘bırakın' desek bile bırakmayacaklarına ben şahitlik ediyorum, yemin ediyorum" dedi.
LÜLEBURGAZ'IN TALİHSİZLİĞİ; CHP'Lİ BELEDİYE VE ŞU "HALEBAK"!
Lüleburgaz'a AK Partili bir belediye başkanı seçilmesi halinde önemli başarılara imza atılacağını vurgulayan Koç, "Mesela Lüleburgaz'ın ilk devlet hastanesinden bahsetmek isterim. Ben bile o hastanede doğdum. Daha sonra bu hastanenin Lüleburgaz'ın girişinde bulunan binası sadece kadın doğum ve çocuk bölümü olarak planlandı. SGK, Bağkur ve devlet hastaneleri birleşince bu sefer de Sağlık Bakanlığı diş polikliniğini ayırmayı planladı. Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi ve Toplum Ruh Sağlığı Merkezi olmak üzere iki dalda hastane hizmet veriyordu. Şu anda 300 yataklı devlet hastanesi inşa ediliyor. CHP'den milletvekili aday adayı olmak için görevinden istifa eden, dönemin Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak'a defaatle yalvarırcasına dil döktük. ‘Başkanım, buraya sosyal tesis ve yüzme havuzu yapmayı planlıyorsunuz. Bu kentin önceliği yüzme havuzu mudur, hastane midir?' diye sorduğumuzda bize ‘Hastane sizin işiniz, ben yüzme havuzu yapacağım' dedi. ‘Başkanım, biz siz yapın demiyoruz. Yeni bina bitene kadar bize 10 ay müsaade edin' dedik. Buna rağmen mahkeme kararıyla zorla Ağız ve Diş Sağlığı ile Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezi'nin bulunduğu binayı boşalttırdı. Bu kadar ahlaksızlık ve merhametsizlik olmaz. O cihazlarda tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı var. O cihazlar hepimizin ortak malıdır. Bu cihazlar iki defa taşındığı zaman hurdadan farkı kalmıyor. Bunlar diş ünitesidir ve bizim milli servetimizdir. Kavgacı bir zihniyete sahip olmayan bir siyaset güttüğümüz için de daha önce TREDAŞ diye tabir ettiğimiz sosyal tesislerin içerisindeki geçici bir binaya mecburiyetten taşınmak zorunda kaldık. Taşınmanın bu devlete bir maliyeti var. Hatta bölünerek taşımak zorunda kaldık. Toplum Ruh Sağlığı Merkezi için İlçe Milli Eğitim Müdürü'nden bir ricada bulunduk ve hemen hastanenin bitişiğindeki lojmanları bize tahsis etti. Uygun olup veya olmadığını tartışmaya açmaktan bile hicap ediyorum. Mecburiyetten dolayı merhametsiz Belediye Başkanı Emin Halebak'ın egolarını tatmin etmek için böyle yapılmış bir hareket oldu. Şu "Halebak" deyip duruyoruz. Yani bu kentte o kadar büyük öncelikler var ki, sadece bir sene içerisinde 6 canımız çevreyolumuz olmadığı için trafik kazasından heba olup gitti. Şimdiki Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım Bey ile bundan 10 yıl önce Lüleburgaz'da konuştuk. Kendisinden çevreyolu yapılması için söz aldık. Şu anda İstanbul'dan çıkıp E-5 üzerinden Edirne'ye kadar giderken şu güzergâhta çevreyolu olmayan tek ilçeyiz. Hatta bölgenin en büyük ilçesiyiz. Çevreyolu yapılmamasının tek sebebi belediyenin yaptığı engellemedir. Ulaştırma Bakanlığı çevreyolunun geçeceği güzergâhı planladı ve çalışmalara başladı. 2011 yılında ben de Lüleburgaz Belediyesi'nde meclis üyesiydim. Malum belediye başkanı Emin Halebak, Karayolları'nı mahkemeye verdi. ‘Benim imar planımda ben çevreyolunu başka yerden geçirdim, siz buradan geçiremezsiniz, bu imar planının revizyonu için 50.000 TL para harcadım" dedi. Biz de ‘Başkanım, devlet devletle mahkemelik olmaz, biz o 50.000 TL'yi çözeriz, gel bu davadan vazgeç, biz de Karayolları ile görüşelim, senin imar planındaki güzergâhtan çevreyolu geçsin" dedik. Velhasıl-ı kelam, Belediye Başkanı'nı o gün ikna ettik. AK Partili milletvekili ile birlikte defalarca kendisine gittik ve konuyu anlattık. ‘Devlet 18.000'lik imar planına göre bir de istimlâk ile uğraşmasın. İstimlâk için harcanacak para ile 5 km daha yol yaparız' dedik. Belediye Başkanı Emin Halebak bize, ‘Benim öyle bir planlamam yok, 3 yıl daha bana tahammül edin, 3 sene sonra buraya istediğiniz adamı getirin, ona yaptırın, trafik sorunu benim sorunum değil' dedi. Geçen sene Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım Bey Kırklareli'ne kongre için geldi ve bana ‘Ne oldu çevreyolu?' dedi. Ben de mevcut belediye başkanının halen direnç gösterdiğini söyledim. Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım Bey'e son kez bu konuyu rica ettim ve ‘Başbakanım, gerekiyorsa resen istimlâk edin, mevcut belediye başkanı 18.000'lik imar planını uygulamıyor' dedim. Allah Sayın Başbakanımızdan razı olsun. Benimle konuştuktan sonra kürsüde yaptığı konuşmada Lüleburgaz'a çevreyolunu yapacağını söyledi" diye konuştu.
LÜLEBURGAZ'DAN SİRKECİ'YE 30 DAKİKADA GİDİLECEK
Lüleburgaz'a acilen yapılması gereken yatırımlar olduğunu ifade eden Koç, Lüleburgaz'da öncelik arz eden birçok yatırım var. 1990'lı yıllarda genç bir delikanlıydım. 1984-1994 yılları arasında Lüleburgaz Belediye Başkanlığı yapan Ahmet Sezal Özbek, bir gün ayağına çizmeleri giyip seçimi kaybetme riskini göze alarak Lüleburgaz'ın 50 yıllık altyapı sıkıntısını çözdü. Toprağın altına yapılan yatırımlar nankör yatırımlardır. O bölgede yaşayanlar yerin altına yapılan yatırımı bilir ama görsellik anlamında bunu kimseye gösteremezsiniz. Lüleburgaz 30 yıl önce yapılan altyapı ile idare ediyor. Hızlı tren çalışmalarının 2-2,5 yıl içerisinde bitirileceği öngörülüyor. Lüleburgaz Tren Garı'ndan Sirkeci Tren Garı 36 dakika. Soruyorum, bu trafiği kim çeker, araba ile İstanbul'a kim gider veya İstanbul'da kim yaşar? Çünkü hızlı tren projesi gittikten sonra Lüleburgaz ilçesi İstanbul'un bir banliyösü olur. Ancak biraz önce bahsettiğim 30 yıl önceki altyapı buna yetmez. Lüleburgaz Devlet Hastanesi'nin arkasına binlerce metrekarelik alana 100 trilyon ihale bedeliyle opera salonu yapılıyor. Lüleburgaz'da opera ile ilgili bir anket yapalım. Operayı söylemeyi ve dinlemeyi demiyorum, operayı bilen 100 tane insan bulamazsınız. Bu tamamen ölü yatırımdır. Lüleburgaz Yıldızlar Futbol Akademisi, belediyede meclis üyesi olduğum dönemde 16 trilyon ile ihaleye çıktı, 30 trilyona tamamlandı. Bu da ölü yatırım oldu. Onlarca futbol sahası var ama gençlerin futbol oynamasına müsaade edilmiyor. Ücret mukabilinde gençlerin futbol oynayabilmesine imkân veriliyor. Bir ilçe belediyesi gençlere ücret mukabilinde futbol tesisi açmakla mı mükelleftir, yoksa gençlerin spor yapabileceği alanlar oluşturmakla mı mükelleftir? Mevcut belediye tarafından 4,5 trilyona Lezzet Akademisi yapıldı. Belediye gayrimeşru iş yaptı. Belediye imar planında yeşil alan diye işaretlediği yere inşaat yaptı. İmam böyle yaparsa cemaat ne yapar diye insanlar sormaz mı? Herhangi müteahhidin yanına gidip ‘yapmış olduğunuz inşaat imar planına aykırıdır' diye sorabilir miyiz? Müteahhit ‘sen yaptın, sen belediyesin, senin hakkın var da benim hakkım yok mu?' der. Yani elle tutulacak bir tarafımız yok. Lüleburgaz'da belediyecilik maalesef yerlerde sürünüyor" dedi.
24 HAZİRAN'DA VERECEĞİMİZ HER OY ÇOK ÖNEMLİ
24 Haziran 2018 seçimleri ile ilgili Lüleburgazlı hemşerilere yönelik önemli tavsiyelerden bulunan Koç, "2014 yılında yapılan yerel seçimlerde Lüleburgaz Belediyesi'nin meclis üyesi sayısı 31'e yükseldi. AK Parti'den 4 meclis üyesi, MHP'den de 7 meclis üyesi, CHP'den 20 meclis üyesi var. MHP'nin Lüleburgaz Belediyesi'nde 7 tane meclis üyesi olması bizi umutlandırmıştı. Ancak son zamanlarda 7 MHP'li meclis üyesi içerisinden 4 kişi İYİ Parti'ye geçti. Trakya halkından İYİ Parti'ye karşı bir teveccüh var. Bu teveccüh bizi endişelendiriyor. Trakya halkının yeni kurulan partilere karşı büyük sempatisi oluyor. Cem Uzan da Genç Parti'yi kurduğunda bu bölgeden iyi bir oy almıştı. Lüleburgazlı hemşerilerim 15 Temmuz'u unutmasınlar. 15 Temmuz'da kimlerin hangi safta durduğunu mukayese ederek ve ellerini vicdanına koyarak oy kullansınlar. Eğer böyle yapmazlar ise ikinci 15 Temmuz uzak değil, Allah korusun. Türkiye Cumhuriyeti'nde 15 Temmuz darbe girişiminin en ciddi yaşandığı yerler İstanbul, Ankara ve Lüleburgaz'dır. İstanbul, Ankara ve Lüleburgaz'da tanklar kışlalardan çıkamadı. Biz bu tankları otobanın girişinde durdurduk. Ailemle ve teşkilatımla oradaydık. Arabamı tankların önüne çektim. Yarbay ile fiziki temasa girdik, vuruştuk, kavga ettik. Yarbay ağırlaştırılmış müebbet ile yargılandı ve mahkeme kararı ile cezasını çekmesi için cezaevine gönderildi. Tugay komutanı da aynı şekilde ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Hiç olmazsa Lüleburgazlı kardeşlerimin, ağabeylerimin ve ablalarımın sandığa gittikleri zaman 15 Temmuz'da yaşadığımız şu hadiseleri unutmadan oy kullanmalarını istiyorum. Çünkü hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. İnsan bazı şeyleri çok çabuk unutuyor. Hatırlamak, hatırlatmak ve 15 Temmuz ruhunu diri tutmak gerekiyor. Referandumdan sonra söylediğim bir sözden dolayı beni özellikle sol görüşlü portallarda çok eleştirdiler. Hala o sözümün arkasındayım. İhaneti yaparken gocunmuyorsanız, hain diye itham edildiğinizde ağırınıza gitmeyecek. Namussuzluk yaparken utanmıyorsanız, namussuz denildiği zaman kızamazsınız. 15 Temmuz gecesi inananlar bir taraftaydı, hainler bir taraftaydı. Hain derken o yapılan duruş vatan hainliğiyle eşdeğerdi. 15 Temmuz ile ilgili kurulan bütün mahkemelerde o insanlar vatan hainliği, terör örgütüne üyelik ve darbeye teşebbüsten yargılanıyorlar. Biz 250 şehidin, binlerce gazinin hesabını nasıl vereceğiz? Bu verdiğimiz her oy ya şehitlerimizin mezarda huzur içinde yatmasına vesile olacak, ya da mezarlarındaki eziyeti bize bedduaya çevirecekler. Vatan uğruna, bayrak uğruna şehit olan bütün şehitlerimizin yanında olduğumuzu zahiren belirtmeliyiz" diye konuştu.
ÇOK BAŞLILIK BİTECEK, YENİ LİDERLER YETİŞECEK
Başkanlık sistemi ile Parlamenter sistemi hakkında da önemli açıklamalardan bulunan Koç, "Önlenemez bir yükselişe geçen Türkiye Cumhuriyeti'nin bugüne kadar kullanmış olduğu metotlarla yönetilmesinin imkânsız olduğu müşahede edildi. Hangi siyasi görüşte olursanız olun, çoğulcu demokrasinin uygulandığı parlamenter sistem Türkiye'nin önlenemez yükselişinin önüne hep ket oldu. Yakın süreçte yaşadığımız çift başlılıkları hatırlayalım. Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın anlaşmazlıkları, yasama ve yargının kuvvetler ayrılığı bunlardan sadece birkaç tanesidir. Binlerce yıllık gelenekten gelen Türklerde bir biat kültürü var. Türkler iki kişi yola çıkarken başına birini emir tayin eder. Bizim geleneğimize en uygun yönetim sistemi de Türk usulü Başkanlık sistemidir. Bizim geleneğimizde iki kişi yola çıkarken biri lider tayin edilir ve lidere itaat edilir. Bu bir dernek başkanı olabilir, muhtar olabilir, spor kulübü başkanı olabilir, bir siyasi parti lideri de olabilir. Lidere itaat yükselişin en düzgün sathının oluşmasına vesiledir. Çok başlılık olan her yerde sıkıntı zuhur eder. Evde de böyledir, işyerinde de böyledir. Evde reis, işyerinde patron bir tane olacak. Globalleşen dünyada artık demode yönetim sistemlerinin ülkemizi idare edemeyeceği kanaati hâsıl oldu. Kurucu Genel Başkanımız ve liderimiz Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ülkemizin bekası için başkanlık sisteminin daha etkili olacağı kanaatine vardılar. Son yapılan referandumda Türkiye'nin yüzde 51'i Başkanlık Sistemi'ne geçmeye fikren hazırdır. Bir devlet bakanı düşünün, aday olduğu bölgeden önce milletvekili seçiliyor, ardından Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın oluruyla Devlet Bakanı olarak atanıyor. Devlet Bakanı, 81 vilayete eşit durabilir mi? İmkânı yok, çünkü yine o seçildiği bölgeden aday olacak. Buradaki sıkıntıyı gören büyüklerimiz de kabinenin dışarıdan olmasını ve bağımsız olmasını arzu ediyorlar. Milletvekilleri sadece yasama görevi ile mecliste meşgul olacak. Bakanlar yürütme görevini icra edecek. Bakan Türkiyeli olacak. Türkiye'nin yönetimine yepyeni değerler kazandırılacak. Hep aynı sistemlerle müteşekkil olan kabineler duymayacağız. Yeniliğe ve modernizasyona açık yepyeni liderlerle ve kabinedeki bakanlarla Türkiye, dünyanın en büyük 5 ülkesinden biri olacak. Buna inancım tamdır. 24 Haziran seçimlerinin ülkemiz, milletimiz, vatanımız ve ümmetimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti artık kabına sığamıyor. Ümmetin umudu olduk. Balkanlar'da ve Ortadoğu'da gittiğimiz her yerde bize ‘siz yıkılırsanız biz de yıkılırız' diyorlar.