Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Mehmet TANRISEVER. 1953 Konya Bozkır doğumluyum. Mert Çelik ve Feza Film “Radyo Feza” Yönetim Kurulu Başkanıyım. İlköğretimimi tamamladıktan sonra İstanbul’a geldim. Hanlarda, bekar odalarında yaşayarak, atölyelerde çalışıp bugünlere geldim. O günlerimi hiç unutmadım. İşinde başarılı bir işadamı oldum ama dünyayı sevemedim. Zulümler, haksızlıklar, iftiralar, dedikodular, yalanlar, aldatmalar beni çok üzüyor. Gençlik günlerimi hatırladığım zaman aklıma Nuh (A.S.) gelir. “Nuh (A.S.) 950 yıl bu dünyanın çilesini çekmiş, biz ne kadar yaşıyoruz ki!” derdim. Ne kadar üzülsek de, sevinsek de bu dünya bir sınav yeridir. Mutluluğu dünyada değil ahrette aramak gerekir. Bu acılarımı dile getirmek için Feza Film’i kurdum. Minyeli Abdullah, Sürgün Öğretmen gibi önemli filmlere imza attım. Hem yapımcılığını hem yönetmenliğini üstlendim. O günlerdeki mutluluğumu anlatamam. Sanayiye olan saygımı, sanata olan sevgimi pekiştirdim. Sinema benim hayata bakışım, hayalim, fikrim, her şeyimdir. Sanatsız yaşamak nefessiz yaşamak gibidir. Aynı zamanda Radyo Feza’da da devamlı olarak Türkçe Kuran-ı Kerim okunmaktadır. Hem düşüncelerimle hem de yapmış olduğum işlerde tek gayem iyi olmak, örnek olmaktır. Çünkü iyiler gelince kötüler zayi olur. İyiler yoksa çeteler hakim olur.
İŞÇİLİK MALİYETİ 10 KAT FAZLA
Devletten beklentileriniz nelerdir?
İşçi ve memurlar küstüm dediği zaman grev yapıyor. Fakat işveren küstüm dediği zaman derdini anlatabileceği bir muhatap bile bulamıyor. Çünkü işveren olduğu için toplumun istihdam gücünü etkiliyor. 1960 yılından sonra ülkemiz sanayileşme yönünde büyük adımlar atmıştır. Sıkıntılarla ve çilelerle savaşan işadamları şimdi yerini çocuklarına bırakacak. Çocukları o sıkıntıları çekmediği için aynı başarıları yakalayamayabilir. Avrupa’da bir şirketin ömrü 30 yıl, Türkiye’de ise 17 yıldır. Biz 31 yıllık bir şirketiz. Avrupa standartlarının da üstüne çıkıp, bugünlere kadar gelmiş yorgun bir savaşçı olarak mevcut sıkıntıları devletimize ilettiğimiz zaman devlet büyüklerimiz bize; “Bugünlere nasıl geldiyseniz öyle yapın, siz yolunuzu bulursunuz” diyor. Bunun için işverenlerin işbirliği yapması gerekir. Devletimizin işadamları için; belediyelerde olduğu gibi beyaz masalar kurmasını, sıkıntılarımızı dinleyip bize yol göstermesini istiyoruz. Devlet milyonlarca memuru yetiştirmek için ne kadar büyük bütçe harcıyor. Hem de memur emekli olana kadar devletten bir o kadar da maaş alıyor. Şimdi soruyorum. Devlet işadamı yetiştirmek için ne harcıyor? İşadamlarını ne kadar destekliyor? İşadamlarının uluslararası piyasada rekabet yapabilmesi için yön göstericilik görevini yapıyor mu? Devletimizin milyonlarca memuruna verdiği maaşı vergilerimizle biz veriyoruz. Bu devletin vatandaşını biz istihdam ediyoruz. İşte bu yüzdendir ki biz devletimizden hak ettiğimiz ilgi ve alakayı hem devletimizin hem de halkımızın refahı için acilen bekliyoruz. Mesela bizim şirketimiz 2001-2004 yılları arasında 1.000 şirket arasına girmişti. Daha sonraki yıllarda sanayileşmedeki sorunlar yüzünden geriledik. Üretim yapamıyoruz. Uluslararası pazarda rekabet edemiyoruz. Türkiye’de sanayi yerini ticarete bıraktı. Bugün en büyük sanayi kuruluşları kapanıp ticarethane oldu. Devletimizin bu sorunu çözmesi lazım. Hayat günden güne pahalılaşıyor. Toplum olarak bir tüketim toplumu haline geldik. Türkiye’de 5 yıl önce bir işçinin işverene maliyeti asgari ücret 250 $ iken şimdi 700-800 $ oldu. İşçi maliyetleri Çin’de 100 $, Mısır’da 100 $, Hindistan’da 50 $, Bangladeş’te 50 $ iken rekabet etme şansımız da kalmıyor. Bu ülkelerde gaz ve elektrik kullanımı da daha ucuzdur. Ülke olarak daha sanayileşmeden yollar ve konutlar yapıldı. Halk lüks bir yaşama alıştı. Malezya’nın nüfusu 30 milyon, ihracatı 150 milyar $’dır. Türkiye’nin nüfusu 75 milyon, ihracatı ise 100 milyar $’dır. Aslında çok büyük bir iş başarmış değiliz. İhracat konusunda bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama bir tarafta kazandığımızı diğer tarafta tüketiyoruz. Bugün 200-300 milyara kim ev alabilir? Aylık ücreti 1 milyarın üstünde olan kaç kişi var? İşverenler de çok zor durumda. Devlet zarar ettiği zaman vergilere yükleniyor. İşadamları ne yapsın? Devletimizin bu konuda işadamları ile akıl ve gönül birliği yapmasını istiyoruz. Örneğin; Mert Çelik olarak biz geçen sene 6 Trilyon KDV ve Gözetim Vergisi, 1 Trilyon Gelir Vergisi olmak üzere toplam 7 trilyon vergi ödedik. Fakat 31 yıllık firma olmamıza rağmen 2-3 ay üst üste elektrik, su, telefon faturalarımı ödeyemediğim zaman anında cezai işlem görürüz. Rahmetli Turgut ÖZAL döneminde beyin göçü çok olmuştu. O zamanlar da ilim adamlarımız devletimize beyin göçünün önlenmesi için medya ve basın kanalıyla sesini duyurmaya çalışmıştı. Şimdi ise sanayi göçü oluyor. Büyük sanayi kuruluşları ülkemizden taşınarak Çin, Hindistan, Mısır, Pakistan, Bulgaristan, Suriye gibi ülkelere fabrika yapıyorlar. Örneğin; Almanya’da yıllar önce 300 tane işçi çalıştıran bir işadamı varmış. Bu işadamı işinde zarar ettiği için memleketi Denizli’ye gelip tarım işiyle uğraşmaya başlamış. Aradan 1 sene geçtikten sonra Almanya’dan devlet yetkilileri gelip bu adamı bulmuş. İşadamı da vergi borcu olduğu için tedirgin olmuş. Alman yetkililer; “Biz size vergi borcunuzu ödemeniz için gelmedik. 300 kişiyi istihdam eden bir işadamı olarak neden ülkemizden gittiniz. Onu öğrenmeye geldik.” demişler. Bizim Türk işadamımız da vergi borçları ve zarar ettiği için ülkesine döndüğünü söylemiş. Bu sefer Alman yetkililer; “Siz tekrar ülkemize gelin. Biz sizin borçlarınızı erteleyelim. Hatta size kredi de verelim. Yeter ki gelin ülkemizi istihdam edin” demiş. Türk işadamı da bu centilmenlikten dolayı çok sevinmiş ve Almanya’ya tekrar dönüş yapmış. Almanya bir Türk’ün peşine düşüyor. Türkiye‘de hizmet eden Türk işadamları ise maalesef yurtdışına kaçıyor.
BEYAZ MASA İSTİYORUZ
İş adamlarımızın ülkemiz için önemini anlatabilir misiniz?
Bugün dünyanın en büyük devleti Amerika’dır. Amerika’nın bugüne kadarki başkanlarının çoğu işadamıdır. Bush ve Kennedy aileleri işadamıdır. Amerika’nın parasını yine işadamı olan Rockefeller Ailesi bastırmaktadır. İşadamları ticareti bildiği kadar yönetimi de bilmektedir. Çünkü yanında 20 kişi çalıştıran bir işadamı devlet yönetimine geldiği zaman halkı da yönetebilir. Fakat bir insan 20 kişiyi çalıştırıp yönetemiyorsa, bu insan bakan da olsa yönetici de olsa işinde başarılı olamaz. Türkiye’de iş adamlarımızın önemi büyüktür ama verimi yeterli değildir. Dünyayı işadamları yönetiyor. Türkiye’yi ise bugüne kadar memurlar yönetmiştir. Örneğin; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) de 40 yaşına kadar Mekke ile Şam arasında ticaret yapan bir işadamıydı. Hz. Davut demirci, Hz. Musa mimardı. Dünya var olduğundan bugüne kadar dünyanın dört bir yanında insanlara hep işadamları önderlik yapmıştır. Bu yüzdendir ki milletin refahı ve devletin bekası için devlet büyüklerimizin iş adamlarımıza her konuda yardımcı olmasını istiyoruz.
UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.