Son zamanlarda yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelere dair düşüncelerini anlatan Külünk, "Dünyadaki para sisteminin amiral gemisi olan ABD ve ABD içindeki güç mücadelesinde ABD paralel devleti kendi inisiyatifi dışında finans faaliyetinin olmasına müsaade etmeyecek kadar dünyada gayrihukuki bir tavır içerisindedir. Dolayısıyla olup biten gelişmeleri okuyabilmenin referans sistemi, parasal sistemin adresinin değişmesine izin vermek istemiyorlar. Yani ülkelerin kendi aralarındaki ticaretlerinde dahi doların dışında kendi para birimleri ile ticaret yapabilmelerine izin vermek istemiyorlar. Hatta dünyadaki para sistemine itiraz edecek bir fikre dahi tahammülleri yok. Bu kavga ABD'nin kendi içinde de var. ABD'nin kendi içinde de hormonlu doların ABD'yi tehdit ettiğini gören, ABD'nin ulusal çıkarlarının peşinde duran ABD'liler dahi rahatsızlıklarını ifade ediyorlar. Ondan dolayı bugünkü gelişmeler küresel büyük bir mücadelenin yansımasıdır. Parasal sistemi kontrol eden güç, sahip olduğu siyasi, iktisadi ve askeri güç üzerinden, ki son 300 yıl bu gücün kontrolünde yönetiliyor. Sahip olduğu bütün güçler üzerinden hiçbir ülkeye, hiçbir fikre, hiçbir bireye kendi dışında bir şey söyleme fırsatı dahi vermek istemiyor. Vermek istemediği için de elindeki güçleri hukuki ve gayrihukuki kullanarak haydutça bir modelle tasfiye etmeye çalışıyor.
- Bugün 'Dünya 5'ten büyüktür' sözünün maliyeti Türkiye'ye ödettirilmek isteniyor.
- Bugün Türkiye'ye ödettirilmek istenen 'one minute' sözünün maliyetidir.
Dünyadaki son 300 yıldır hâkim olan parasal sistemin referansı İsrail'in konumudur. İsrail'e itiraz eden, İsrail'i tartıştırmak isteyen kim varsa dünyadaki güç merkezinin hedefi haline gelir ve o hedef tasfiye edilmek istenir. Bugün de Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kendini fark eden bir ülke ve de tarihsel kodlarına dönen bir ülke yolunda kararlılıkla yürüdüğü için Türkiye hedef ülkedir. Hedef, Sayın Erdoğan üzerinden Türkiye'dir, İslam dünyasıdır ve tüm mazlum insanlardır.
Bugün olup bitenler bir hukuki dava değildir. Yani Türkiye'de Türkiye ile başka bir ülke arasında yaşanmış hadiselerin ABD'de sanık sandalyesine oturtturulması ve bu anlamda tüm gayrimeşru yollar kullanılarak hukuksuz delil elde etmek ve tehditle, şantajla, kumpasla elde edilmiş ve de Türkiye'den yurtdışına bir terör örgütü elemanları tarafından kaçırılarak gayri yasal bir şekilde elde edilen bilgi ve belgeler üzerinden Türkiye'ye operasyon çekilmek istenmektedir. Bu operasyonun temel sebebi şudur. İran'a uygulanan ambargonun İran'ın yaşamsal hakkına saygı duyularak, İran'daki insanların ekmek, su, beslenme hakkına saygı duyarak, petrol ve doğalgaz alacaklarının tahsilinde parasal güç sisteminin dışına çıkarak, o güç sisteminin by-pass edilmesinin bedeli Türkiye'ye ödettirilmek istenmektedir. Dava hukuki bir dava değildir.
-MİT Müsteşarımıza yönelik operasyonda başarılı olamayan,
-Gezi olaylarında başarılı olamayan,
-17-25 Aralık'ta başarılı olamayan,
-15 Temmuz'da başarılı olamayan kalkışmaların yeni ve küresel boyutudur.
Burada da başarılı olamayacaklar. Türkiye, milli bağımsızlığı olan bir ülkedir. Kaldı ki, İran'a yönelik ambargoda da Birleşmiş Milletler'in topyekün desteği yoktur. ABD, Birleşmiş Milletler'den kısmi destek almıştır. Tamamı İran'a yönelik ambargoyu desteklememiştir. Dolayısıyla karşı karşıya kaldığımız doğrudan bir İstiklal Savaşı sürecidir. Vatandaşlarımız şunu bilmelidir. Bir hukuk şemsiyesinin altına sokulmuş, Türkiye'nin ve Türk devletinin çökertilmesi ve etkisizleştirilmesi operasyonudur. Bunun Türkiye'deki siyasi tetikçisi de CHP'nin başındaki şahıstır. Türkiye, Manhattan'dan yönetilecek bir ülke değildir. Türkiye, Ankara, Edirne ve Kars'ın dışındaki başkentlerden yönetilecek bir ülke değildir. Türkiye, Türkiye'den yönetilecektir. Kendi irademize ve kendi milli bağımsızlığımıza sahip çıkacağız. Bugün olup bitenin adı yeni baştan Kurtuluş Savaşı'ndaki ruhla, milli bağımsızlık ruhumuzla, ayağa kalkarak değerlerimize ve Cumhurbaşkanımıza sahip çıkarak süreci yönetmektir" dedi.
YURTDIŞI KAYNAKLI VE FONLU "STK"LAR MERCEK ALTINA ALINSIN!
Türkiye'de faaliyet gösteren ve yurtdışından fon desteği alan medya kuruluşlarının denetim altına alınması gerektiğine vurgu yapan Külünk, "Türkiye, büyük bir devlet olduğunun farkındalığı içerisinde bu topraklarda olup biten, Türkiye'nin lehinde veya aleyhinde olan bütün gelişmeleri bilmek mecburiyetindedir. Bir devletin en temel vazifesidir. Bugün Türkiye'de NGO başlığı altında, sivil toplum kuruluşu başlığı altında Türkiye'de Avrupa Birliği'nden elde edilmiş fonlar üzerinden veya yabancı ülkelerin fonlaması üzerinden Türkiye'nin içerisinde faaliyet yapan tüm sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri denetim altına alınmalıdır. Tekrar söylüyorum, Türkiye'nin dışındaki devletlerden alınmış kaynağı meçhul paralarla Türkiye'de masum bir kelime olan 'sivil toplum' kavramının arkasına saklanarak atılmış tüm adımların ve tüm faaliyetlerin şeffaflığı sağlanmalıdır. Tüm sivil toplum kuruluşlarının finans yapıları açık hale gelmelidir ve ivedi bir şekilde Maliye Bakanlığımız yurtdışındaki fonlar üzerinden yönetilen tüm sivil toplum kuruluşlarının finansal yapılarını, para akış hareketlerini kontrol altında tutmalıdır. Devletin milli güvenliğine doğrudan tehdit oluşturabilecek şüphe dahi söz konusu ise devletimiz devlet olarak gerekeni yapmalıdır. Adalet önünde hesap vermelidir. Eğer bizim milli bağımsızlığımıza birilerinin masum kavramların arkasına saklanarak operasyon yapmasına izin verirsek bu devletin milli bağımsızlığını korumakta güçlük çekeriz. Maalesef bugün en temel problem dışarıdan ziyade içeride ruhlarını ve akıllarını devşirttirmiş, başka güçler adına Türkiye'de hareket eden, siyasetten iş dünyasına kadar, üniversiteden eli kalem tutanlara kadar devşirilmiş ruh halinin sahibi emperyalizm ile kol kola olan asıl içerdeki unsurlardır. Dikkat etmemiz gerekiyor" diyerek sözlerini tamamladı.