ÖNCELİKLİ HEDEF ENERJİ VE TURİZM
Öncelikle bize kendinizi ve firmanızı tanıtır mısınız?
1961 doğumluyum. İnşaat mühendisiyim. Yüksek tahsilimi Amerika’da yaptım. Amerika’da tahsilimi tamamladıktan sonra Libya’da çalıştım. Özdemir İnşaat 1965 yılında Zonguldak’ta kurulmuştur. Özdemir İnşaat’ın ana kurucusu babam Ertuğrul Emral Beyefendidir. İlk zamanlar ağırlıklı olarak üstyapı inşaatları yapan Özdemir İnşaat, Zonguldak Üniversitesi ve Zonguldak Stadyumu’nu inşa ettikten sonra 1980’li yıllarda Suudi Arabistan ve Libya’ya açılmıştır. 1986 yılına kadar yurtdışında da çalıştık. Türkiye’de ise birisi hidroelektrik üretim amaçlı olan 5 adet baraj ve 10 adet karayolu projesi bitirdik. Adapazarı-Pamukova-Mekece-Bilecik Devlet Yolu, Ankara-Samsun devlet yolunun asfalt kaplaması ve Erzincan-Erzurum Karayolu da devam eden işlerimiz arasındadır. Öncelikli hedefimiz enerji ve turizm alanında olacaktır. Önümüzdeki 3-5 yıl içerisinde yeterli deneyim sahibi olduğumuz bu sektörlerde de çok daha aktif duruma gelmek istiyoruz.
2009 YILI SONUNDA MEKECE YOLU BİTECEK
Şu anda yapımına devam etmekte olduğunuz Adapazarı-Mekece-Pamukova-Bilecik Yolu hakkında neler söylemek istersiniz?
Şu anda Türkiye’nin duble yola en çok ihtiyacı olan yer Mekece’dir. Günde 21.000 araç seviyelerinde trafik hacmi olan bir yol olduğu için can ve mal kayıplarının önlenmesi amacıyla inşa edilmekte olan yol Sayın Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN Bey’in talimatı ile 2009 yılı sonunda bitirilecektir. Yolun 1. kısmını Mapa İnşaat, 2. kısmını ise biz inşa ediyoruz. Adapazarı-Pamukova-Mekece-Bilecik Yolu, İstanbul’u Antalya’ya, Eskişehir’i de İstanbul’a bağlayan aksların önemli bir bölümüdür. Duble yol olarak “binder” seviyesinde yaklaşık 7 km. yolu bitirmek için çalışıyoruz. Bu suretle 2009 yılı sonunda toplamı 26 km. olan yolun tamamını bitirip Türk halkının hizmetine sunacağız.
TEMİNAT MEKTUBU SIKINTISI GİDERİLMELİ
Hükümetimizin Türk işadamlarını yurtdışına taşımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yurtdışında iş yapmak marka pazarlamak gibidir. Ülkelerinde marka olmuş firmalar yurtdışında iş yapıyor. Örneğin Türkiye’de iş yapan yabancı ulusal firmaların ardında devlet desteği var. Bir problem olduğu zaman o ülkenin Başbakanı devreye giriyor. 1980’li yıllardan önce müteahhitler olarak Türkiye’de kendi kabuğumuz içerisinde bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Türk müteahhitleri 1980 yılından sonra gerek yurtiçinde gerek yurtdışında önemli işler yaparak bilgi ve birikim anlamında tecrübe kazanmaya başladı. 1980’li yıllarda Libya’da iş yaptığımız dönemlerde Libya’da avans mektubunu alıp ülkesine geri dönen 130 tane firma vardı. Onların teminat mektuplarını nakde çevirdiler. Biz bu sorunu her defasında gündeme taşıyoruz. Türk bankalarının teminat mektubunu Libya ve Suudi Arabistan başta olmak üzere birçok ülkede kabul etmiyorlar. Başka bir bankadan teminat mektubu alınca bu da önemli bir ilave maliyet getiriyor. Ayrıca yurtdışına ülkemizden götürdüğümüz işçilerin de sağlık sigortası aileleri yanlarında olmadığı için ekstra bir maliyet oluşturuyor. Böyle olunca da bilhassa rekabet gücü büyük ölçüde ucuz insan gücüne dayanan Çin ve benzeri ülkelerle yurtdışında rekabet edemiyoruz. Eğer bu zorluklar bir nebze de olsa azaltılabilse Türk müteahhitleri yurtdışında çok daha rahat ve randımanlı çalışabilir.
AVRUPA BİZDEN ÇOK FARKLI
Kamu ihale yasalarındaki eksikliklerin giderilmesi için neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de maalesef en ekonomik teklif en ucuz teklif olarak değerlendirilmektedir. Avrupa’da ise en ekonomik teklif algılama ve değerlendirmesi farklıdır. Mesela ihale edilen bir işin taahhüt zamanlaması bir kriterdir. Türkiye’de ne yazık ki böyle olmuyor. Bir taraftan da tekel oluşturulmaması gerekiyor. Bu iki konu arasındaki dengeyi sağlamak için bir çözüm bulunamadı. Müteahhitler olarak bu konuyu biz de aramızda konuşuyoruz ama bir çözüm bulamıyoruz. Müteahhitlerin yaptığı işler firmaların referansı olmalıdır. Ben bir şantiye şefinin iş bitirme belgesinin teklif verecek bir müteahhide referans olmasına inanmıyorum. Çünkü şantiye şefi işin teknik sorumlusu, müteahhit ana yüklenicidir. Bu sebeple eskiden karne kiralama yöntemi ile ihalelere girilirdi. Şirkete kâğıt üzerinde %51 hisse ile ortak olunur ama karşı tarafın iş ile bir alakası olmazdı. Bir şantiye şefi ile müteahhidin aynı alanda iş bitirme belgesine sahip olması doğru değildir. Çünkü iş bitirme belgesi çok önemli bir husustur. Mesela Hindistan’da beton baraj inşaatı ile ilgili yapılacak ihale için daha önce beton baraj yapan belgeli bir firma aranıyormuş. Hindistan’da o ihaleye beton barajı yapmamış bir firma veya sadece şantiye şefinin belgesi ile girilemiyor. Türkiye’de bakkal dükkanı açmak için bile yerine getirilmesi gerekli birçok prosedür olmasına karşın müteahhitlik firmalarının kuruluş aşamasında sektörün sağlamlığı açısından önemli kıstasları içeren prosedürler yoktur veya çok yetersizdir.
YABANCI YATIRIMCILAR DESTEKLENMELİ
Meslektaşlarınızın daha başarılı olması için neler söylemek istersiniz?
Müteahhitler kendi aralarında hem çok iyi birer arkadaş, hem de çok çetin rakiptir. Son yıllarda yurtdışında Türk müteahhitleri gerçekten çok önemli başarılara imza atıyor. Bu bir bayrak yarışıdır. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL Bey döneminden başlayarak Türk işadamlarının yurtdışında altından kalkamayacağı iş olmayacağı anlaşılmıştır. O dönemlerde Rahmetli Turgut ÖZAL yurtdışına uçaklar dolusu işadamları ile beraber seyahat ettiği için çok eleştirildi ama o günün şartlarında yapılması gerekiyordu. Şimdi de aynı şekilde yapılması gerekiyor. Örneğin; Libya Lideri Kaddafi, Fransa’da çadır kurdu. Diyelim ki Kaddafi Türkiye’ye de geldiği zaman TBMM’nin bahçesine çadır kurdu. Türkiye’de ne olur? Bana göre ülkemin menfaati için bir şey yapılacaksa çadır kurulmasında bir mahsur yok. Fakat biz millet olarak yabancı yatırımcıları bir türlü içimize sindiremiyoruz. Böyle bir olay Türkiye’de olduğu zaman başta medya olmak üzere, halkın içinden birçok kişi de büyük tepki gösterir. Dünyaya entegre olabilmek için Türk müteahhitlerinin yurtdışına açılmasına, yabancı yatırımcıların da Türkiye’ye yatırım yapmasına anlayış gösterilmelidir. Ayrıca ithalat ve ihracat dengesinin sağlanmasına da önem verilmelidir.
‘ÖDENEĞİ DERT ETMEYİN, ÇALIŞIN’
Türkiye’de yıllardır kangren hale gelmiş duble yol projelerinin kısa bir zaman içerisinde bitirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kaynakların düzgün bir şekilde kullanılmasından dolayı duble yol yatırımları hızlandırıldı. Özelleştirme gelirlerinden 2008 yılında Karayolları’na çok büyük ödenekler aktarıldı. Bu aktarılan ödenekler de doğru yerde ve doğru zamanda kullanılınca yatırımlar hız kazandı. Müteahhitlik bir organizasyon işidir. Ödenek sıkıntısı olmadığı müddetçe inşaat sektöründe bir aksama olmaz. Önceki yıllarda ödenekler çok kısıtlı geliyordu. 2008 yılında Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali YILDIRIM Bey; ‘Ödeneği dert etmeyin, çalışın’ dedi. Biz de 2008 yılı yaz aylarında çok yoğun bir şekilde çalıştık ve bunun karşılığı olan ödemeler ise 2008 yılı sonunda yapıldı. 2009 yılında da yine aynı şekilde çalışabiliriz, ancak bütün dünyayı etkisi alan global ekonomik kriz açıkçası bizleri de ürkütüyor.
YOLLARDA ZAMAN VE CAN KAYBI GİDERİLDİ
Acil Eylem Planı sizce amacına ulaşıyor mu?
En azından duble yollar açısından baktığımız zaman Acil Eylem Planı’nın amacına ulaştığını görüyoruz. Önceden 4-5 saat içerisinde gittiğimiz yerlere şimdi bir saat erken ve daha konforlu bir şekilde ulaşabiliyoruz. Bunu da yaşamının büyük bir bölümü yollarda geçen bir müteahhit olarak söylüyorum. Bu konuda en önemli yatırım insan hayatına verilen önemdir. Yollarda zaman kaybı ile beraber can kaybı da en aza indirildi. Çünkü insan hayatının telafisi olamıyor.
UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.