Deprem planlarına 'İtiraz yok' denilsin
Kentsel dönüşümün keyfi itirazlar yüzünden geciktiğini belirten Taşyapı İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Turanlı, kurumların görüşlerinin baştan alınmasını, sonradan planlara itiraz edilmemesi gerektiğini söyledi.
MEHMET SAFA CANAT - HASAN CANAT / İSTANBUL

TEK BAŞINA İKTİDAR

Bir işadamı olarak Türk ekonomisini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye’nin ekonomisi iyi demiyorum fakat Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin şu anda yürütmüş olduğu ekonomik politikası dünya ölçeğinde bakarsak ve dünyadaki örneklere bakarsak çok iyi durumda. Türkiye’deki ekonomi 2006 yılında dünyadaki yarayı aldı. 2006 yılının Mayıs ayında dünyadaki sistem patlak verdi ve Türkiye bunun sancılarını, acılarını hissetmeye başladı. 2008 yılınan Eylül ve Ekim ayına gelene kadar ‘Ha bugün, ha yarın bunun etkileri geçmeye başlayacak’ diye beklerken, ülkemizdeki seçimlere yoğunlaştık ve bunları hesap etmeye başladık. ‘Türkiye seçimleri atlatırsa daha iyi bir yola girer’ diye düşünüyorken dünyada küresel kriz oldu. Tabii bu küresel kriz 2006 yılı Mayıs ayında belliydi fakat dünyanın hangi ülkelerini vuracak, lokal mi olacak, yoksa global mi vuracak? Bunu kestiremiyorduk ama maalesef global vurdu. Türkiye’deki siyasi irade ekonomiyi iyi yönetti. Belki ülkenin selameti için bazı şeyleri sakladı. Yine de bu 3 seneyi iyi yönettiler. Dünyada o kadar büyük ekonomik felaketler oldu ki, örneğin Asya çöktü, Amerika çöktü. En basiti Yunanistan perişan. Yani dünyanın yüzde 80’i çökerken Türkiye’nin dimdik ayakta durması beklenemezdi. Türkiye’yi yöneten siyasi lider dirayetli olduğu için endişeye kapılmadı, korkmadı ve ayaklarının üzerine sağlam bastı. Bunun içinde bu dönemi iyi yönetti. Dünyada da her ne kadar bir çöküş daha yaşanacağı söylentisi var ise de Türkiye’de bu kriz yavaş yavaş normale dönmeye başladı. Tabii birdenbire normale dönmesi beklenemez. 2011 senesinde tekrar seçimler var. Bu seçimleri de göz önünde bulundurarak hesabımızı kitabımızı yapmamız gerekiyor. Benim tahminim Mart ayından sonra artı ilerleme olacak. 2011 seçimlerinde inşallah gene tek başına bir iktidar bu ülkenin başına gelir. Eğer gelmezse felaketler ard arda gelmeye başlar.

TOKİ İLE ÖZEL SEKTÖRÜN ŞARTLARI AYNI OLMALI

Ekonomiyi ayakta tutan en önemli sektörlerden olan inşaat sektörünün gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de Karayolları kamu hizmeti yapıyor ve olması gereken bir kurum. Fakat TOKİ inşaat yapmıyor, müteahhitlere inşaat yaptırıyor. Bana göre TOKİ çok gerekli olmazsa olmaz bir kurum değil. Hazineden almış olduğu arazileri planlıyor. Hasılat paylaşımı, nakit, kat karşılığı gibi şekillerde satıyor. Edinmiş olduğu paraları da biraz da süspanse ederek Anadolu’nun çeşitli yerlerinde ihtiyaç sahiplerine vermek üzere firmalara yaptırıyor. TOKİ daha çok katılım olsun, maliyetler daha düşük olsun diye ihale yaparken kriterleri düşük tutuyor. Böyle olduğu için her önüne gelen firma TOKİ ihalelerine giriyor bu sefer fiyatlar kıran kırana gidiyor. Firmalar çok ucuz fiyatlara iş aldıkları için ya yapamıyorlar ya da işin kalitesi çok düşük oluyor. Bu nedenle bunlardan kurtulmak için TOKİ’nin bu kriterleri değiştirmesi gerekiyor. İşini bilen, sermaye yapısı güçlü firmalarla bu işleri yapması gerekiyor. TOKİ ucuza mal edeceğim dediği şeyi aslında daha pahalıya mal ediyor. Daha ciddi firmalarla yapılabilir kriterler koyması gerekiyor. Bankalara borcu olmaması gerekir. SKK ve Bağ-Kur borcu olmaması gerekir. Örneğin 1 milyon m² inşaat yapıp iskanını alma şartı olması lazım gibi kriterler konulursa ihalelere her firma giremez. Hem TOKİ rahat eder, hem yapılan inşaatlar daha kaliteli olur. Hem de bu dedikoduları ortadan kaldırmış olur. Diğer firmalar da ciddi firmalara taşeronluk yaparak o aşamaya geldikten sonra yüklenici olarak iş yapmaları gerekir. İnşaat sektörü Türkiye’nin bel kemiklerinden bir tanesi fakat inşaat sektörünü sadece TOKİ’ye iş yapan firmalar olarak görmemek lazım. TOKİ bu sektörün bir bölümüdür. Yani TOKİ, arazi geliştiren kuruluşlardan bir tanesidir. Bunun gibi arazi geliştiren bir sürü kurum ve kuruluş var. Aynı şekilde bu özel kuruluşlar da arazi geliştirip müteahhite verir ya da kendileri yaparlar. Bu özel kuruluşlarla TOKİ arasında çok önemli fark var. TOKİ kendi arazisinin planını kendisi yapar, kendisi onaylar ve kimse de buna karışmaz. Plan yapma konusunda TOKİ’ye has bir krallık var. Diğer geliştiriciler kendileri plan yapamaz. Belediyeye müracaat eder. Eğer uygun görülürse onaylanır. Türkiye’nin en büyük hastalığı budur. Evet. Elbette belediyeler plan yapıcı olmalıdır ama ister kamu plan yaptırsın ister özel sektör plan yaptırsın. İkisini de ilgili ilçe yada il belediyeleri yapmaları gerekiyor ki, bir rekabet farkı doğmasın yada bir plan değişikliği olmasın. Bu ayrıcalığın olmaması gerekir. Bu olduğu için TOKİ’nin maliyetleri daha düşük oluyor. Aynı bölgede ben plan yaptırırken 1 emsal alabiliyorum. TOKİ 3 emsal alıyor. Biz satışa çıktığımız zaman elimizde kalıyor ve satamıyoruz. Biz plan yaparken belediyelerden ve gerekli idarelerden kurum görüşleri alınıyor ve plan yapılıyor. Aslında bu plan pratik olmalıdır. 6 ayda çözümlenmiş olması lazım fakat bu büyük şehirlerde 3-4 yılı buluyor.

İNCELEME 6 YIL SÜRÜYOR

Türkiye’de bir deprem gerçeği var. İstanbul’un depremden en az şekilde etkilenmesi için neler yapılması gerekir?

İstanbul gibi metropol bir şehirde 17 milyon insan yaşıyor ve 1998 yılından önceki yapılan yapıların yüzde 80’i depreme dayanıklı değil. Yıkılması ve yeniden yapılması lazım ama plan yapılması için 4 sene beklemeniz gerekiyor. Sonra bu da yetmiyor. 4 sene beklediniz, plan yaptınız ve çıktı. Artık tam işe başlayacaksınız diye hayal ediyorsunuz sahtekârın biri çıkar sağlamak için dava açıyor. Üstelik bu adam kurum değil, kuruluş değil, mimar değil, mühendis değil. Dava açan kişi; ‘Bu plan uygun değil’ diyor. Mahkeme inceleme yapılana kadar yürütmeyi durduruyor. İncelemenin bitmesi 2 yıl daha sürüyor. Etti 6 sene. Bakın, böyle bir rezillik dünyanın hiçbir yerinde yok. İstanbul’da yaşadığımız binaların yüzde 80’i depreme dayanıklı değil. Bunu siyasetçilerimiz, kamu kuruluşlarımız, savcılarımız, hakimlerimiz, üniversitelerimiz ve vatandaşlarımız biliyor. Buna rağmen neden buna bir çözüm bulunmuyor? ‘Belediyenin yapmış olduğu plana ve kurumların görüşü de alınarak yapılan plana itiraz etme hakkınız yok’ diye neden denilmiyor? Eğer itiraz edecek bir kurum varsa onların da görüşü alınsın. Fakat bu görüşler en baştan alınsın. Gerekirse üniversitelerden ve mahkemelerden alınsın ki işler senelerce sürüncemede kalmasın. Türkiye’deki sıkıntı budur. İnşaat sektörünün canlanabilmesi için bu problemin ortadan kaldırılması lazım. Aksi halde sektörün canlanması mümkün değil. Düşünün, bir mahalleyi yıkıp yeniden yapmak için onlarca, yüzlerce, binlerce insanı bir araya getirip, onlarla anlaşmanız lazım. Aslında arazi geliştirmek demek hazinenin boş arazisini alıp üzerine plan yapmak demek değildir. Arazi geliştirmek demek gecekondulaşmış ya da üzerine yapılan yapıların ömrünü tamamlamış depreme dayanıklı olmayan konut sahiplerini bir araya getirip gerçekçi bir projeyi iyice anlatıp, onları ikna ederek o yerlerini hasılat paylaşımı şeklinde, kat karşılığı şeklinde ya da haklarını vererek satın alarak, o bölgeyi geliştirmektir. Bunun adına arazi geliştirmek denir. Türkiye’de yapılan budur. Bizim mevcut olan gecekondularımız, depreme dayanıklılığı olmayan binalarımız duruyor. Bir deprem olduğunda içerisinde ezileceğimiz binalar dururken İstanbul’un 30 km. dışındaki boş tarla vasfında duran araziyi alıp orayı güya geliştiriyoruz ve oraya konut yapıyoruz. Buralarda altyapı sıkıntısı, elektrik problemi, yol problemi, güvenlik problemi, nakliye ulaşım problemi gibi sıkıntılar bitmek bilmiyor. Esas sıkıntımız ise olduğu gibi duruyor. Yapacağımız iş, mevcut yapılaşmanın riskli olan bölgelerin yenilenmesi lazım. Bunu kim yenileyecek, geliştirici firmalar yapacak. Devletin görevi kanun koymak, plan yapmak ve yatırımcıyı korumaktır. Yüklenici finans bulur, araziyi geliştirir ve müşteri bulur. Daha sonra işi yapar.

YABANCI YATIRIMCILAR ÜLKEMİZDEKİ BÜROKRASİDEN KORKUYOR

Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılarla ilgili neler söylemek istersiniz?

Şimdi yatırımcıyla, yükleniciyle, yapımcı ve devlet birbirine karışmış durumdadır. Benim her ay ortalama 70 saat uçuşum var ve dünyanın her yerini dolaşıyorum. Bütün dünyadaki yatırımcıların şu anda akıllarının, mantıklarının erdiği tek yer Türkiye’dir. Bu kadar belirsizlik, kriz, hastalık ve sıkıntı varken yine de bu yatırımları yapmak istiyorlar. Fakat biz bunu değerlendiremiyoruz. Yurtdışındaki yatırımcı bizim ülkemizdeki bürokrasiden korkuyor. Mesela bizimle iş yapmak isteyen yatırımcı ilk önce bizden garanti istiyor. Yani, ‘Sizin yapacağınız iş tamam mı, mahkeme açılır mı, inşaat durur mu, durmaz mı’ diye sorduklarında ben sana garanti veremem dediğimiz zaman kaçıyorlar. Bunlar bizim ülkemizi yaralıyor ve kalkınamıyoruz.

İŞADAMININ VE İŞSİZLİĞİN ÖNÜNDEKİ TEK ENGEL BÜROKRASİDİR

Bu sözlerinizle yabancı yatırımı anladık. Peki yerli yatırımcıların devletten beklentileri nelerdir?

Durmadan ‘İşsizlik var’ diye anlatıyorlar. İşsizlik nasıl önlenir? Masada oturarak mı önlenir? Tabii ki hayır. Dünyada 5-6 tane sistem denendi ve başarılı olunamadı. En sonunda ‘Özel ülkelerin ekonomisini ayakta tutar’ dediler. Özel sektörün dinine, diline ve mezhebine bakılmadan yaptığı işin legalitesine bakılır, eğer regalse iş adamlarıdır. Bana göre iş adamları ve yatırımcılar dünyada nesli tükenmiş kelaynak kuşları gibidir. Yemez, kolestrolü çıkar, zamanı yoktur. Tatil yapamaz, stresten rahat edemez ama hamal gibi çalışır. Bunların desteklenmesi ve bürokratik engellere takılmaması, dosyalarının kamu kurum ve kuruluşlarının önüne gittiği zaman hemen incelenip cevaplandırılması lazım. Basın, hukuk, siyasi ve bürokratik engeller bitmiyor. Türkiye’de fabrika yapacaksınız, önünüzde engeller var. Restoran, meyhane, otel, spor tesisi yapacaksınız. Yine engeller var. Konut yapıp satacaksınız, engeller var. Ya Allah aşkına nasıl işsizliği çözeceğiz? Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten yöneticiler bürokrasinin puanlama defterlerine bakması lazım. Yani bürokratına ‘Senin önüne kaç tane proje geldi ve bu projeyi hangi gerekçelerle engelledin’ diye hesap sorması lazım. Fakat Türkiye’de tam tersine bürokrasiyi engelleyene prim veriyorlar. Böyle bir mantıkla işsizliği engelleyebilir misiniz? Hangi mahkemeye gidersen git, bir haksızlığa uğradıysan başvuruyorsun işin önü açılsın diye. Mahkemeler ağzına kadar dolu ve üstelik bir mahkeme 6 ay sürüyor. Şimdi parası olan iş yapmak için bürokrasi olmayan ülkelere kaçıyorlar. Oraya gittiğin zaman Türkiye’den personel götüremiyorsun. Diyorlar ki ‘Benim işsizime iş vereceksin. Ben sana teşvik vereyim, kredi vereyim. Getir projeni. İnceleyip onaylayalım. Ne istiyorsan onu yap’ diyor ve sadece idareci götürebiliyorsun. Benim içim yanıyor. Dünyanın bütün ülkelerinde kendi işsizine iş vermek için iş adamına bu kadar önem veriliyorken neden benim ülkemin bürokratı böyle anlamış değilim. Bizim ülkemizde binlerce hastane, binlerce otel restaurant, kongre merkezlerimiz ve eğlence yerlerimiz olması lazım. Turizm gelirlerimiz 20 milyar dolarsa 50 milyar dolar olması lazım. Ama bir kongre merkezi yapmaya kalk, yapamazsın. Biz İstanbul Tarlabaşı’nın otopark problemini çözeceğiz. Projem var, yatırımım var. İhaleyi kazandık. 5 yıldır plan çözülemiyor. Cevapta yok. Yani proje idarenin önüne gidiyor. Daha açmadan ‘Yok’ diyor. Yani ‘Neden yok, niçin benim projem geçmiyor’ diyorum. Onun izahatı bile yok. Siyasilerden ve ülkeyi yönetenlerden bizim tek isteğimiz bürokrasiden hesap sorulmasıdır. Bürokrasi olayı çözülsün, bütün dünyada ekonomik kriz varken Türkiye’de yatırımlar patlar. Söylenecek çok şey var ama özetle Türkiye dünyaya göre iyi, fakat mevcudiyetini ve ekonomisini güçlendirmesi için bu problemleri aşması gerekir. Finans sektörlerinin büyük bir kısmı Türkiye’de tefeci gibi çalışıyor. Dünyada bu kadar hadiseler varken hiçbir yatırımcının gırtlağına bankalar çöküp faiz yükseltmiyor. Çünkü ‘Yatırımcı veli nimettir’ diyor. Hatta gelişmiş ülkeler bütün firmalarını batmamaları için süspanse ederler. Fakat Türkiye’de bankalar hemen yazı yazarlar, ‘Faiziniz şu kadar oldu, bu kadar oldu’ diye. Şimdi böyle bir ortamda nasıl ve hangi moralle iş yapacaksınız? Allah’tan Türk yatırımcısı çok zor şartlardan geldiği için inatçı, güçlü, kendine güveni ve inancı fazla olan bir yapısı var. El ele vererek bunları aşmamız lazım. Basın, siyaset, halk, iş adamı el ele verirsek çocuklarımızın geleceğini aydınlatabiliriz.

UYARI: YUKARIDAKİ RÖPORTAJ SADECE MEDYA ÇALIŞMASIDIR. ERCİYES GRUP OLARAK BU ŞİRKETLE HİÇBİR TİCARİ BAĞIMIZ YOKTUR.