Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
1951 Erzurum doğumluyum. Ticaret ile iştigal ettiğim için Ticaret Lisesi ve İktisadi Ticari Bilimler Akademsinden mezun olmak benim için bir avantaj oldu. 1969 yılından beri çalışma hayatının içerisindeyim. İlk olarak elektronik sanayiinde çalışma hayatına başladım. Yaklaşık 20 yıl elektronik sanayiinde çalıştım. 1988 yılından bu yana da turizm ve havacılık sektöründe çalışmaktayım. Şu anda Onur Air Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmaktayım. Ayrıca TÖSHİD (Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini de yürütmekteyim.
ÜYELERİMİZİN YILLIK CİROSU 5 MİLYAR DOLAR
TÖSHİD’in kuruluş amacı hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
TÖSHİD, Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği’nin kısaltılmış halidir. TÖSHİD’de iki dönemdir başkanlık yapmaktayım. Önceki dönemlerde TÖSHİD Başkan Yardımcılığı yapmıştım. Aslında şu anda Türkiye Odalar Borsalar Birliği Havacılık Meclis Başkanlığı’nı da yürütmekteyim. Dolayısıyla sektördeki birikimlerimle şirketim dışında sivil toplum örgütleri ve ilgili komisyonlara da faydalı olmaya çalışıyorum. TÖSHİD’in kuruluş amacı sektörün ihtiyaçlarını anlatabilmek ve karşılanmasını sağlayabilmek adına sektör mensuplarının birlikte hareket etmesini sağlamaktır. Ayrıca sektörün gelişmesini sağlamak amacı ile eğitim, muhtelif bilgilendirme faaliyetlerinde bulunmak, sektörün dış pazarlarda rekabet edebilir hale gelmesi için Türk turizminin ve Türk havacılığının menfaatleri doğrultusunda çalışmalar yapmak, iç pazarda sektörün genişleme ve gelişmesini sağlamak üzere ilgili kamu ve özel kuruluşlarla koordineli olarak çalışmalar yapmaktadır. Başlangıçta Havacılık sektöründen bahsedildiği zaman anlaşılan sadece havayolları iken daha sonra havaalanları da bu kavramın içinde yer aldı ve TÖSHİD’e üye oldular. Şu anda 40 üyemiz bulunmaktadır. Az sayıda üyemizle dahi ülkemizdeki 2000-3000 üyeli derneklerin ve birliklerin yaratmış olduğu katma değerden daha fazla katma değer yarattığına inanıyorum. Üyelerimizin yıllık cirosu 5 milyar doların üzerindedir. Havacılık sektörü uluslar arası standartları karşılamak durumunda olması nedeniyle çalıştırdığı işgücü, kalite standartları, eğitimli personeli ile diğer sektörlerin önünde gelir.
MADDİ TEŞVİK İSTEMİYORUZ
TÖSHİD’in devletten beklentileri nelerdir?
TÖSHİD’in ve Türkiye’de mevcut hava yollarının devletimizden tek isteği rekabet edilebilir şartların ortaya konmasıdır. Yoksa biz maddi olarak teşvik istemiyoruz. Havayollarına destek için kaldırıldığı söylenen bazı kalemlerden bahsedersek, 2003 yılında başladığımız iç hatlar seyahatlerinde uygulamadan kaldırılan unsurlar lüks tüketim maddelerine uygulanan deprem vergisi adı altında bilet alanlardan alınan ücretler ve eğitime katkı payı adı altında havayollarından alınan ücretlerdi. Biz zaten bu iki uygulamanın haksız olduğunu söylüyorduk. Türkiye’de artık havayolu ile seyahat etmek lüks değildir. Lüks olmayan bir şeyden deprem vergisi alınmaz. Zaten deprem vergisi ömür boyu alınacak bir vergi değil zaruri durumlarda alınabilecek bir vergidir. Ayrıca havayollarına önceden uygulanan ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) yoktuki kaldırılsın. Karayolu taşımacılığında kullanılan yakıtın kullanımı, dağıtımı, vergileri ile bizim kullandığımız Jet A-1 dediğimiz yakıt arasında çok büyük fark var. Bu iki yakıt arasında maliyet farkı da vardır. İç hatlarda kullandığımız yakıtta ÖTV söz konusu değildir. Keşke öyle bir uygulama olup da kaldırılsaydı sevinirdik. Çünkü biz Almanya’ya seyahat ettiğimizde yakıtımız bitince oradan yakıt temin ediyoruz. Avrupa’da da ÖTV diye bir şey yok. Yabancı havayolu firmaları da yurtdışından ülkemize geldiği zaman yakıtı bitince ülkemizden yakıt temin ediyor. Bu dünyanın her yerinde aynıdır. Mesela bugün Avrupa’nın herhangi bir noktasından ülkemizde Antalya’ya turist getireceğimiz zaman bu bize 3,5 saatlik bir maliyet çıkarmaktadır. Halbuki rakibimiz olan Yunanistan ve İspanya’ya yabancı havayolu şirketleri 2,5 saatte turist ulaştırmaktadır. Biz hem 1 saat daha fazla yakıt yakıyoruz. Deli Dumrul’un köprüden geçenlerden para aldığı gibi , daha fazla ülke üzerinden geçip daha fazla üs geçiş parası ödüyoruz. Uçaklarımız yıprandığı için de daha fazla bakım masrafı oluşuyor. Yani bu yüzden biz sahaya 1-0 mağlup çıkmaktayız. Buna yönelik yabancı şirketler daha karlı işler yapıp rekabet için fiyatları da indirebilirler ama biz indiremeyiz. Bizim elimizde fark yaratabileceğimiz ne var diye kalan kalemlere bakarsak, havaalanı ücretleri, personel ücretleri, yedek parça ücretleri ve uçak kiraları kalıyor. Kirayı da ucuza alamayız çünkü Avrupa’da finans maliyeti düşük olduğu için bizden daha ucuza uçak alıyor. Yedek parçada da aynı durum geçerlidir. Yerli veya yabancı tüm firmalar aynı firmalardan alışveriş yapmak durumunda. Personel ücretlerinde de benzer şekilde uluslar arası piyasayı izlemek zorunluluğumuz var. Çünkü uluslararası standartlarda personel yetiştirmek ve çalışmak zorundasınız. Bu personelin de doğru ücret vermezseniz sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da iş bulabilecekleri gerçeği ile yaşamanız grekiyor. Bu durumda rekabet edebileceğimiz tek unsur havaalanlarının ücretlerinin eş değerde olması kalıyor. Eğer bizim fiyatımız onlardan biraz pahalı olursa bir darbe de oradan geliyor. Ülkemizde Yap-İşlet-Devret modeli maalesef yanlış çalışıyor. Aslında çok güzel binalar yapabiliriz, çok kısa sürede de yapımını bitirip teslim edebiliriz. Fakat siz karşı tarafa “Bu binaları 3 yıl da geri vereceksin” dediğinizde karşı taraf fiyat politikasını yaptığı masrafları çıkartıp kar etmek üzere 3 yılı göz önine alarak oluşturmaktadır. Bizdeki ihaleler gün ve zaman açık eksiltme ile verilmektedir. İhalede bir kişi 4 yıl dese bir diğeri 3 yıl 9 ay dediği zaman ihale o kişide kalıyor. Fiyatına 4 yıla göre ayarlayan ile 3 yıl 9 aya göre ayarlayan kişilerin hesabı haliyle bir olmuyor. Bu yüzden havaalanlarımız maalesef pahalıdır. Mesela havaalanlarımızın dış hatlar terminalinde metrekaresi 39 €’dur. Siz o ücretle Londra’nın göbeğinde daire kiralarsınız veya Akmerkez’de en şahane büroyu kiralarsınız. Bu çok pahalı bir ücrettir. İşimizi yapmak için gerekli olan mekânların bu kadar pahalı olmaması gerekir. Onun için bizim rekabet edilebilir şartları oluşturan birimleri yeniden gözden geçirmemiz lazım. Türkiye’de tüm havayollarının devletimizden isteği budur. Aslında bunun içerisinde her şey bulunmaktadır. İyi irdelersek Türkiye’ye 18 milyon yerine 25 milyon turist getirmek ve Türkiye’de uçak sayısını arttırmak mümkün olur. Ayrıca günümüzün en büyük derdi olan yakıt fiyatlarının birdenbire yükselmesi hava taşımacılığında kullanılan yakıtım ham maddesi petrol olduğu için bilet fiyatlarımıza da yansımaktadır.
TÜRK İŞLETMELERİNİN HAKLARINI KORUMALIYIZ
TÖSHİD olarak yurtdışına açılmak gibi hedefleriniz var mı?
TÖSHİD olarak Türkiye’deki mevcut havayolu işletmelerinin ve havayolu sektörünün gelişimi, hakları ve bürokrasi ile olan ilişkileri düzenlemek üzerinde çalışıyoruz. Yurtdışında da bu amaca eşdeğer dernekler bulunmaktadır. O derneklerle karşılıklı istişare ve görüş alışverişinde bulunmamız mümkündür. Ancak eğer biz Türkiye için varsak ilk önce Türk menşeli, T.C. tescilli Türk işletmelerinin haklarını korumalıyız. Yabancı dernekler zaten kendi sektörlerinin haklarını koruyorlar. Dernek olarak yurtiçinde hedeflerimizi gerçekleştirdikten sonra, yurtdışındaki derneklerle birlikte farklı projelere görmemizin daha doğru olacağını düşünüyoruz.
SADECE AVRUPA'YA DEĞİL HER YERE UÇMALIYIZ
TÖSHİD olarak ileriyi hedeflediğinizde 2020 yılını nasıl görmek istersiniz?
Onur Air olarak baktığımızda, biz TÖSHİD’in içinde 15 yılını bitiren bir üyeyiz. 20 Mayıs 2007 tarihinde de 15. yılımızı kutlamalarımızı yaptık. Havacılıkta bu yıllar çok uzun yıllardır. Mesela siz bir dükkan açarsınız. Dükkânınızı sabah açıp akşam kapatarak evinize gidersiniz. Ertesi gün yine kaldığınız yerden devam edersiniz. Hafta sonlarında, dini ve milli bayramlarda tatil dolayısıyla dükkânınızı açmazsınız. Havayolları ise herkesin tatil yaptığı dönemde de çalışır. Havayolunda 1 yıl 365 gündür. Aslında 3 vardiya çalışırız. Bir yıl çalıştığımız zaman sanki 3 yıl çalışılmış gibi planlama yapılmış ve yaşanmıştır. TÖSHİD olarak 10 yıl sonraki hedefimiz, TÖSHİD’e bağlı olan havayollarının AB ülkelerinin dışındaki ülkelere uçabilme yeteneğine sahip olabilmesi için filo yapılarını, mantalitelerini, iş güçlerini buna göre planlamalarında destek vermektir. Biz Türk Şirketleri olarak sadece Avrupa’ya değil dünyanın her yerine uçmalıyız. Dünyanın her yerinden ülkemize taşıma yapmalıyız ki artan kapasiteyle yeni istihdamlar yaratalım. Uçaklar yerde değil havada olmalıdır. Bunun için uçak tiplerinde değişikliğe gideceğiz. Türkiye’de 35 ila 40 milyar dolar arasında otel yatırımları var. Bu otellerin 6 aylığına değil 12 aylığına dolacak seviyeye gelmesi için alternatif projelerle yeni pazarlar yaratarak uçakların devamlı uçmasını sağlamak gerekiyor. Mevcut oteller bir taraftan doldurulmaya çalışılırken diğer taraftan yeni oteller de yapılıyor. Bunun için de ilave turist lazım. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bunun için “2010 yılında 30 milyon turist 30 milyar dolar döviz, 2020 yılında da 50 milyon turist 50 milyar dolar döviz” hedeflemiştir. Bunların gerçekleştirilebilmesi için alternatif pazarlar oluşturulması ve yatırımların uçaklara, iyi personele ve altyapıya yapılması gerekir. Kısacası TÖSHİD’in bu konudaki hedefi dünyada Türk şirketleri tarafından uçulmayan nokta kalmamasıdır.
FİLOMUZU BÜYÜTÜYORUZ
Bize biraz da Onur Air’den ve Onur Air’in hedeflerinden bahseder misiniz?
Onur Air, şu anda 27 uçak filosu ile Türkiye’nin bir numaralı filosuna sahiptir. Bu 27 tane uçakta toplam 6.700 koltuk sayımız bulunmaktadır. Eğer 365 gün uçabilme imkânı olsa bu kapasiteyle 15 milyon kişiye seyahat etme imkânı sağlarız. Türkiye’de yaz-kış dengesine baktığımızda yazın 6 ay uçuş yaparız. Kışın ise uçaklarımızın bakımı ile ilgileniriz. Bu yüzden yılda 6-7 milyon kişiye seyahat imkânı sağlamış oluruz. Onur Air’in filo yapısı akordeona benzer. 165 koltuklu küçük boy, 220 koltuklu orta boy ve 315 koltuklu büyük boy uçaklarımız bulunmaktadır. Dolayısıyla biz uçak tiplerimizi sezon yapılarına göre düzenleriz. Çok uçuşlu dönemlerde büyük uçaklarımızı kullanırız. Çeşme akarken testiyi doldururuz. Kışın da diğer ülkelere pilotumuzla, teknisyenimizle beraber uçak kiralarız. 2000 yılından beri Suudi Arabistan Havayolları ile çalışıyoruz. Özellikle hac döneminde 70-80 gün boyunca dünyanın her yerine uçuş yaparak dünyanın dört bir yanından kutsal topraklara hacı getiriyoruz. Onur Air olarak hedefimiz filomuzu büyük uçaklardan oluşturmak, kendi uçak bakımımızı yapmak ve dışarıya da uçak bakım hizmeti vermektir. Filomuza önümüzdeki yıllarda A-330 tipi uçaklar getirmeyi planlıyoruz. Bu uçaklar 300 ve üzeri koltuk sayılı uçaklardır. Bunları da Türk turizminin gelişmesine paralel olarak uçak filosunda hem artış sağlamak hem de yaz-kış dengesini ortaya koymak istiyoruz. İç hatlarda 9 Aralık 2003 tarihinden bu yana 16 noktaya uçmaktayız. Bugün uçtuğumuz noktalar içerisinde Türkiye’de Türk Hava Yolları’ndan sonra en fazla yolcu taşıyan özel havayollarından bir tanesiyiz. Şu anda da aynı tempoyla gidiyoruz. Şirketimizde 1.610 çalışanımız var. Çalışanlarımızın % 90’ı yüksekokul mezunudur.
TÜRK HALKI ÖMRÜNDE BİR KEZ UÇAK SEYAHATİ YAPMALI
Türk insanına uçakla seyahat etme kültürü hakkında neler söylemek istersiniz?
Mesela çay içmek bir alışkanlıktır. Vasıta kullanmak ve vasıtaları tercih etmek de bir alışkanlıktır. O alışkanlıktan vazgeçilmesini sağlamak için biz daha alışkanlıkları kemikleşmemiş olan gençlerden başlamayı tercih ediyoruz. Bir kere uçağa binen bir daha kendi arabası ile uzun yol yapmıyor veya diğer taşıt araçlarını tercih etmiyor. Onur Air olarak 2003 yılından bu yana iç hatlarda oluşturduğumuz yeni müşteri sayısı 6 milyondur. Aslında yaşlılar içerisinde ilk defa uçağa binecek insanlar “korkarım, havaalanında kaybolurum” endişesiyle uçağa binmekten çekiniyorlardı. Fakat bir yaşlı dedemizin uçağa bindiği zaman bu hatırasını diğer yaşlı arkadaşına anlatışını örnek verirsek; “Sen 1,5 saatte Aksaray’dan Kadıköy’e gittin. Ben 1,5 saatte İstanbul’dan Mardin’e geldim. Hiç durmadık, benzin almadık, masraf da etmedik. Hatta kızlar bize halimizi, hatırımızı sordu. Bize kek ve su vererek izzet-i ikramda bulundu” diye uçuşunu anlatıyor. Şimdi bu rahatlığı bir kere anlattığı zaman biz müşterimizi kazanırız. Bu yolcumuz çevresine bu tecrübesini anlattıkça uçak tercih edilir bir seyahat aracı olur. Bunun için de biz tanıtım ve kampanyalar düzenliyoruz. Biz insanların ilgisini çekebilmek için 1 liraya bilet sattık. 1 liraya bilet olmaz ama 12.500 tane bilet sattık. Hayatında hiç uçağa binmemiş insanlar eşini ve çocuklarını uçağa bindirmek için bize telefon ederek; “Kızım, ölmeden eşimi bir uçağa bindirmek istiyorum” diyor. Rezervasyon görevlimiz “Amca biletimiz kalmadı” deyince “Yavrum Gaziantep’den bileti kes. Yine olmazsa nerede varsa oradan bilet kes” diyor. Bu gibi sevinçlerimizin yanında bir de son 3 yılda havayollarından yoğun bir şekilde uçuş yapılmasından dolayı karayolu trafiğindeki ölümlerin azalması bulunmaktadır. Yılda 5.000 kişinin vefat ettiği trafik kazalarında uçak seyahatleri sayesinde vefat eden kişi sayısı 3.000 kişiye inmiştir. Belki bunun tamamı uçak yolculuğunun gelişmesi ile açıklanmaz diyebilirsiniz ama bu sayının düşmesinde en küçük bir katkımız varsa bu bile bize sonsuz mutluluk verir. Bu sevincimizi medya yolu ile Türk halkına duyurmayı çok istiyoruz. Ancak bunların yerine çok farklı şekillerde medyaya yansıyoruz. Havayolu sektörü popüler bir sektör olduğu için en kısa süreli rötar bile basın dünyasına konu olmaktadır. Hâlbuki terminallerden yüzlerce otobüs, garlardan yüzlerce tren kalkar. Bunların geç kalkması hiç göz önünde bulundurulmaz. Çünkü havayollarında bir yere uçak kalkacağı zaman boardda kocaman harflerle yazar. Tarifelerimiz herkeisn eline dağıtılır. Kişiler kısa sürede gideceği için de planlarını buna göre yapar. Herhangi bir zaman sapmasına doğal olarak tahammül gösterilmez. Biz kayıt altındayız. Bir uçak gecikmesinde gazeteci boardın resmini çekerek haber yapar. Peki Esenler Otogarı’nda böyle bir durum var mı? Biz şunu özellikle belirtmek istiyoruz; Aksaray-Kadıköy arası 2 saat, İstanbul-Erzurum arası 1,5 saattir. Kendi aracınızla gittiğiniz zaman Erzurum’a kadar 3 depo benzin harcayacaksınız. Bir deposu 100 milyon olsa 3 depo benzin 300 milyon eder. Yol boyu yaptığınız harcamalardan bahsetmiyorum bile. Biz Erzurum’a kışın 69 YTL’ye, yazın 100 YTL’ye yolcularımızı götürüp getiriyoruz. Bununla beraber Türk milleti olarak halen internet ve telefondan rezervasyon imkânını pek kullanmıyoruz. İnternet ve telefondan rezervasyon yaptırıldığı zaman kredi kartı ile bilet kesiliyor ve cep telefonuna bilet numarası mesaj olarak gönderiliyor. Siz de kimliğiniz ve bilet numaranız ile havaalanına gidip çok rahat bir şekilde uçak seyahati yapmış oluryorsunuz. Bu kadar kolaylığın olduğu bir sektörde seyahat etmek tabii ki zevkli olacaktır. Son olarak Türkiye’deki havayollarının hepsinin uluslar arası standartları izlediğini, güvenli olduğunu özellikle belirtmek ve Türk insanımızın mutlaka ömründe kez de olsa uçakla seyahat etmesini isterim.